Şiirin orijinal ismi “Sevfa Nebqa Huna” (سوف نبقى هنا) ‘Biz Burada Kalacağız.’ Bu şiir tüm Arap ve İslam âleminde yayıldı. Bunun üzerine ilim-irfan ve İslami özgürlük için bende sadeleştirerek tercüme etmeye çalıştım. Biz burada kalacağız, acıların bitmesi için. Açıklamada, “Biz, topluma adanmış bir mesleğin onurlu üyeleri olarak buradaydık, buradayız, burada kalacağız!” ifadelerine yer verildi. Söz konusu paylaşım # AbdurrahmanÖnül kabir sözleri ve videosu. Sanma ki kabirler kemik yığını Biz duymayız onlar duyar bizleri Sanma kör etmişler gözün ferini Biz görmeyiz onlar görür bizleri. Kabir ehli dertlerini diyemez İzin yoktur yol bulup da gidemez İnsanoğlu girmedikçe bilemez Uyumazlar hep açıktır gözleri. Gel ey kardeş uyanalım burada Aşkınıyada sevgini ifade etmenin bin yolu var en güzel sms sözleri 'ni biz sizin için hazirladık. Kandil geceleri ve 40 Hadis sizleri burada bekliyor. tesi Dil Merkezinin deneyim ve birikimlerinden oluşmuştur. “İstanbul Yabancılar İçin Türkçe” öğretim setinin değişmez ilkesi Türkiye’nin resmî dili olan İstanbul Türkçesi-. ni, Türkçe eğitim alan öğrencilerimize en çağdaş teknik, metot ve yaklaşımlarla öğrenme fırsatı sunmaktır. Yrd. Doç. Dr. Ferhat ASLAN. Vay Tiền Nhanh. Buyurmuşlar ki “Partiler hisseder.” Bu hissetme konusu biraz karışık görünüyor. Doğru anlamak, iyi tartmak Sayın Başsavcı “Hissedar” demeye çalıştı da dili patinaj yaptı. Neden olmasın?Mevzu demokrasi olduğunda, bütün partiler hissedar değil midir?Yok eğer dediği ile demek istediği aynı ise, o zaman da dili değil, düşüncesi sürçmüş üstünde durmaya değmez... Ander kalsın sevdaluk. *Anayasayı değiştirmek için konsensus şart diyor Başbakan işi bize bırakmayın, gelin beraberce yapalım konuşalım, tartışalım, ne gerekiyorsa el birliğiyle bu ülkeye yakışan bir anayasa lideri nasıl cevap veriyor peki?“İdamı göze alırsan, anayasayı değiştirirsin!”Bu yaklaşım karşısında yapılacak tek iş, gerize taş atmaktan başka bir şey herşeye rağmen iyi niyetli olmaya çalıştığı, karşısındaki ana muhalefet lideri böyle konuştuktan sonra, konsensus ihtiyacını belirteceğine, kısaca “sen sus” dese yeter aslında. *Kısaltmalar yanlışa ve STK ile başlayan cümleler kuracak olsam, sanmayın ki herkes aynı şeyi dediğimde biri “Balyoz Darbe Planı” dediğimi düşünecek, diğeri ise “Barış ve Demokrasi Partisi”ni aklına Demokratik Toplum Partisi milletvekillerinin geçtiği yeni parti...STK ile anlaşılan da en az iki tür...Biri “Sivil Toplum Kuruluşları”nı anlar, başkası “Seferberlik Tetkik Kurulu” demokrasinin vazgeçilmez, olmazsa olmaz unsuru; diğeri “Kozmik oda”nın bulunduğu yer. *Kim sızdırdı, bit sızdırdı...Taraf''ta yayınlanan darbe planları aylardır gündemi sallarken, bir yanda da bu belgeleri kim sızdırdı sorusuna telaşla cevap aranması Baransu veya bir başka muhabir, kapı kapı dolaşıp gizli gizli plan arıyor değiller; elbette birileri getiriyor o belgeleri kimin sızdırdığından çok, orada yazılanlar da sayışarak ne olursa olsun, fazla abartmaya gerek yolunu planları gerçek de olsa, fişleme listeleri orijinal de olsa, korku filmine çevirmek bize başında “Seçimle gelen, seçimle gider; demokrasiden vazgeçemeyiz” diyen bir başkan bütüne yaymanın hata olduğuna işaret ediyor aynı serinkanlı düşünmek işini üstlenmekten kaçınmayı vurgulamak bile gereksiz; elbette herkes kendi işine pasaport yenilemekle uğraşmanın da âlemi yok. Bir yere gidecek planlar gerçeğe dönüşsün.“Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin...” Fark etmez! Biz buradayız, burada yırtıp atabilirim gece vakti kapıma gelmeyi düşünenler varsa, onlara şarkıyla sesleneyim şimdiden“Kapıma dayanma sakın. Yakarım inan, yakarım!” Peygamber Efendimiz sav'in Cennet ile İlgili Sözleri ... Kadının boynundaki incilerin bir tanesi garbleBatı şarkDoğu arasını aydınlatır... Başında bulunan taçların en küçük incisi de yine şarkla garb arasını aydınlatır. Ramuz el-Ehadis-1, s. 99/8 Bir kerpici gümüş, bir kerpici altın, harcı keskin kokulu misk, döşemesi inci ve yakut, toprağı ise za'feran olup, oraya giren mutlu olur, umutsuz olmaz, ebedi olur, ölmez... Büyük Hadis Külliyatı-5, s. 408/10088 ... Cennetin çakılları inci ve yakuttan, toprağı da zâferan safrandır ... Tirmizi; Kütüb-i Sitte-14, s. 451/6 Gurfeler cennet köşkleri kırmızı yakut, yeşil zebercet zümrüt ve beyaz incidendir. Onlarda hiçbir kusur ve ayıp yoktur. Cennet ehli bunlara, sizin gökte, doğu ve batıdaki parlak yıldızlara baktığınız gibi bakarlar... Ramuz el-Ehadis-1, s. 225/6 Cennette öyle köşkler vardır ki, içindeki dışındakini, dışındaki içindekini görür... Ramuz el-Ehadis-1, s. 125/9 Cennette gurfeler vardır. Dışları içlerinden, içleri dışlarından görünür. Kütüb-i Sitte-14, s. 447/2 Cennette bir köşk vardır. Etrafı burçlar hisar, kule, otluk, sulak yerlerle çevrilidir. Beş bin de kapısı vardır... Ramuz el-Ehadis-1, s. 125/5 Bir gün Resulullah, "Cennette öyle köşkler vardır ki, ne kendisini yukarıya bağlayacak çengelleri ve ne de altında direkleri vardır" buyurdu. Bunu dinleyen Ashab, "Ey Allah'ın Resulü, o köşklerin ehli oraya nasıl girecek?" diye sordu. Resulullah "Onlar kuşlar misali uçarak girecekler" buyurdu. Cennette "Reyyan" denilen bir nehir vardır. Üzerinde mercandan bir şehir kurulmuştur. Onun altın ve gümüşten yetmiş bin kapısı bulunur. İşte bu, hamil'i Kur'an'a mahsustur. Ramuz el-Ehadis-2, s. 326/4 Cennet binalarının bir tuğlası altın, bir tuğlası gümüş, harcı misk, çakılı inci ve yakut ve toprağı da safrandır... Ramuz el-Ehadis-1, s. 200/6 Cennette altından bir direk ve üzerinde zebercedden zümrüt cinsinden parlak, yeşil, kıymetli bir taş şehirler vardır ki, onlar cennete yıldızlar gibi ışık verirler... Ramuz el-Ehadis-1, s. 125/6 Cennetin içinde inciden bir saray vardır. O sarayın içinde kırmızı yakuttan yetmiş konak vardır. Her konağın içinde yeşil zebercedden zümrüt cinsinden parlak, yeşil, kıymetli bir taş yetmiş ev vardır. Her evin içinde yetmiş taht, her taht üzerinde de her renkten yetmiş yatak vardır. Her evin içinde yetmiş sofra, her sofranın üzerinde de yetmiş çeşit yemek vardır. Keza her evin içinde yetmiş adet hizmetçi vardır... Tezkireti'l Kurtubi, s. 323/554 Muhakkak ki cennet saraylarından bir sarayın içinde yetmiş menzil yer, dünya, ev bulunur. Her menzilde, içerisine girilmek üzere yetmiş kapı, her kapının da diğerinden girmekte olan kokudan başka cennet kokularından koku girer... Tezkireti'l Kurtubi, s. 323-324/555 Muhakkak ki cennette mümin için içi boşaltılmış bir tek inciden bir çadır vardır. Bu çadırın eni altmış mil yaklaşık 100 km mesafe genişliğindedir. Bunun her köşesinde mümine mahsus birtakım ev halkı vardır ki onlar başkalarını yani birbirlerini göremezler. Ancak Mümin onları dolaşıp ziyaret eder. Tezkireti'l Kurtubi, s. 325/560 Cennette mü'minin yüksekliği altmış mil yaklaşık 100 km olan bir inci çadırı vardır. Büyük Hadis Külliyatı-5, s. 408/10091 Genişliği de öyle yani altmış mildir. Orada mü'minin aileleri bulunacak. Mü'min onları bir bir dolaşacak... [Buhari, Müslim ve Tirmizi; Büyük Hadis Külliyatı-5, s. 408/10092 Cennet ehlinden derecesi en düşük olanın seksen bin hizmetçisi vardır. Onun için inciden, zebercedden zümrüt benzeri kıymetli bir taş ve yakuttan bir çadır kurulur. Bu çadır, Câbiye'den San'a'ya kadar uzanan bir büyüklüktedir. Tirmizi, Büyük Hadis Külliyatı- 5, s. 412/10114 Muhakkak cennette bir çarşı vardır ki melekler orayı ziyaret ederler. Orada gözlerin mislini görmediği, kulakların duymadığı ve kalplere gelmeyen nimetler vardır. Canımızın istediği herşey bize getirilir. Fakat orada satılan ve satın alınan hiçbir şey yoktur. O çarşıda cennet halkının bazısı diğer bazısı ile karşılaşır. Yüksek menzil ve mevki sahibi döner de mevki bakımından kendinden aşağı derece olan kimse ile karşılaşır. Onların içinde herhangi bir şeyi eksik olan kimse yok ki karşılaştığının üzerine gördüğü süs elbiselerinden dolayı rahatsız olsun. Sözünün sonu gelmeden üzerinde daha güzel bir kıyafet bürünür. Şu muhakkak ki cennette hiçbir kimsenin üzülmesi, kederlenmesi yoktur. Tezkireti'l Kurtubi, s. 325-326/563 Şüphesiz ki cennette bir çarşı vardır. Fakat orada hiçbir şeyi satın almak ve hiçbir şeyi satmak yoktur. Ancak erkekler ve kadınlar suret ve şekilleri vardır. Binaenaleyh orada hangi kılığı istediğinde ona girecektir Tezkireti'l Kurtubi, s. 326/564 Muhakkak cennette öyle çarşılar var ki orada alışveriş yoktur. Fakat cennet ahalisi oraya vardığı zaman taze ve parlak inci ve misk toprak üzerine yaslanarak otururlar. Dünyada oldukları gibi o cennetlerde tanışırlar. Dünyada nasıl olduklarını ve Rablerine ibadetlerinin nasıl olduğunu, geceleri nasıl ihya ettiklerini, gündüzleri nasıl oruç tuttuklarını, dünyanın zenginliği ile fakirliğinin nasıl olduğunu, ölümün nasıl olduğunu ve ... nasıl cennet ahalisinden olduklarını konuşup müzakere ve sohbet ederler. Tezkireti'l Kurtubi, s. 326/565 Sidretü'l-Münteha ağacının meyvesinden her bir meyve yarılınca içinden yetmiş iki renk ve çeşit yemek çıkar ki orada öbürüne benzeyen hiçbir renk ve çeşit yoktur. Tezkireti'l Kurtubi, s. 312/517 ... Cennetin meyvesindan koparınca, yerine yenisi biter. Ramuz el-Ehadis-1, s. 98/9 Bir köylü Arap, "Ey Allah'ın Resulü cennetin içinde meyve var mıdır?" diye sordu. Resulullah "Evet Tuba denilen bir ağaç vardır" buyurdu. O zat "Ya Resulullah bizim arazimizdeki hangi ağaç ona benzer?" dedi. Resulullah "Senin arazindeki ağaçlardan hiçbir şey ona benzemez. Fakat sen hiç Şam'a geldin mi? Çünkü orada ceviz denilen bir ağaç var ki bir gövde üzerine biterek yukarısı -yani dalları- yayılır. İşte bu ağaç Tuba ağacına benzer" buyurdu. O zat "Ya Resulullah, o ağacın dip gövdesinin kalınlığı ne kadardır?" dedi. Allah'ın Resulü "Senin ev halkının develerinden beş yaşına basan genç bir deve yola çıksa dibini dolaşıp kuşatamaz da nihayet ihtiyarlığından boynu kırılır" buyurdu. Köylü Arap "Cennette üzüm var mı?" diye tekrar sordu. Resulullah "Evet vardır" buyurdu. O zat "O üzümün salkımının büyüklüğü ne kadardır?" dedi. Resul-i Ekrem "Alaca karganın hiç durmadan bir aylık uçup gideceği mesafe kadar" buyurdu. O zat "O üzümün tanelerinin büyüklüğü ne kadardır?" dedi. Allah'ın Resulü "Büyük kova gibidir" buyurdu. O zat "Ey Allah'ın Resulu, o üzüm tanesi beni ve ev halkımı muhakkak doyurur" dedi. Resulullah "Evet seni ve ev halkını ve akrabanın ekserisini doyurur… Cennetin hurması ağacın dibinden dallarına doğru intizamlı bir şekilde yığılıp istif edilmiştir. Meyveleri büyük testiler misalidir. Ne zaman bir meyve koparılsa yerine başkası gelir. Cennetin suyu çukur olmayan yerlerden akar. Cennet üzümünün her bir salkımı on iki arşındır." Tezkireti'l Kurtubi, s. 312-313/518 Bir kişi, "Ya Resulullah cennetin içinde hurma var mıdır? Çünkü ben hurmayı seviyorum" diye sordu. Resulullah "Evet vardır. ... cennet hurmalarının altından dalları vardır. Budaklarının başları altındandır. Altından budakları vardır. Alemlerden herhangi bir kimsenin görmekte olduğu elbiselerin en güzeli gibi yaprakları vardır. Altından hurma salkımları vardır. Hurma salkımlarının çöpü de altındandır. Altından hurma tanesinin dibinde yapışık pul gibi şeyler vardır. Büyük küpler gibi meyveler var ki onlar köpükten yumuşak, baldan tatlıdır." Tezkireti'l Kurtubi, s. 315/522 Cennetteki hurma ağacının dalları kırmızı altındır. Sapları yeşil zümrüttür. Yaprakları ipek gibidir. Meyvesi kule gibi iri taneli, kaymaktan yumuşak ve çekirdeksizdir. Ramuz el-Ehadis-2, s. 451/4 Cennette hurma ağaçlarının dalları yeşil zümrüttür. Budakları kırmızı altındır. Yaprakları cennet ahalisi için giyecek kıyafetleridir. Onun bir kısmı kısa iç elbiseleri, bir kısmı da içi astarlı dış elbiseleridir. Cennet hurmasının meyvesi büyük testiler ve kovalar gibidir. Sütten daha beyaz, baldan tatlı, köpükten yumuşaktır. İçinde de çekirdek yoktur. Tezkireti'l Kurtubi, s. 314 Peygamber Efendimiz sav bir tabak incir hediye edilip ondan yedi ve sahabelerine "Bundan yeyiniz. Eğer ben bir meyvenin cennetten indiğini söylersem işte cennetten inen meyve bu incirdir." buyurdu. Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 313 Karpuzdan faydalanınız ve ona ta'zim saygı ediniz. Çünkü onun suyu cennetten, tadı da cennet tadındandır... karpuz cennet meyvelerindendir. Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 313 Dünyada cennet meyvesine benzeyen şey ancak muzdur. Çünkü Allah Teala cennetin yemişi hakkında, "Onun yemişleri devamlıdır", buyurmuştur. Sen ise muzu, yaz ve kış senenin her mevsiminde bulabilmektesin. Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 312-313 Cennet halkının ekmek katığının en faziletlisi, en nefisi ettir. Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun. Tezkireti'l Kurtubi, s. 363/654 Cennette senin canın kuş isteyecek. Hemen kızartılmış olarak önüne getirilip konacaktır. Büyük Hadis Külliyatı-5, s. 414/10123 Cennetteki huriler yakut ve mercan gibidirler. Adam onlardan birinin yüzüne bakar da, kendini onun yanağında, aynada gördüğünden daha berrak görür. Onların incilerinin en ednası en küçük, en önemsiz şark ile garbi ışıklandırır. Ramuz el-Ehadis-2, s. 337/7 Cennet ehlinin vücudu kılsız, yüzü sakalsız, gözleri sürmelidir, gençlikleri zail olmaz tükenmez, elbiseleri eskimez. Tirmizi, Kütüb-i Sitte-14, s. 451/6 ... Ona giren nimete mazhar olur, eziyet görmez, ebediyet kazanır, ölümle karşılaşmaz. Elbisesi eskimez, gençliği kaybolmaz. Tirmizi, Kütüb-i Sitte-14, s. 451/6 "Ya Resulullah! Allah Teala'nın 'İri gözlü hurilerdir' Vakıa Suresi, 22 sözünü bana anlat" dedim. "Onlar beyaz tenli, iri gözlü, kara kuşun kanatları gibi sürmelidir" dedi. "Ya Resulullah! Allah'ın 'sanki o kadınlar birer yakut ve mercandır' Rahman Suresi, 58 ayetini anlat" dedim. "Onlar el değmemiş sedefteki inci gibi güzeldirler" dedi. "Ya Resulullah! Allah'ın 'O cennetlerde iyi ahlaklı güzel kadınlar vardır' Rahman Suresi, 70 ayetini anlat" dedim. "Onlar çok güzel huylu ve güzel yüzlüdürler" buyurdu. "Ya Resulullah! Allah'ın 'Onlar, toz konmamış yumurta gibidirler' Saffat Suresi, 49 ayetini anlat" dedim. "Onlar yumurtanın zarı gibi beyaz ve naziktirler" dedi. "Ya Resulullah! Allah'ın 'Kocalarına sevimli ve birbirlerinin akranıdırlar' Vakıa Suresi, 37 ayetini söyle" dedim. "Onlar dünyada ihtiyar, gözleri çapaklı, saçları ağarmış ve zayıf olarak ölmüşken, Allah onları cennette bakire, kocalarına sevimli, aşık ve bağlı, birbirlerinin akranı kılacak" buyurdu. "Ya Resulullah! Dünya kadınları mı üstündür, yoksa iri gözlü huriler mi?" dedim. "Elbisenin yüzü astarından kıymetli olduğu gibi, dünya kadınları da hurilerden üstündürler" dedi. "Neden ya Resulullah?" dedim, şöyle açıkladı "Namazları, oruçları ve Allah'a ibadetleri sebebiyle Allah onların yüzlerini nurlandırır, kendilerine ipek elbiseler giydirir. Onların tenleri beyaz, elbiseleri yeşil, ziynetleri sarı, buhurdanlıkları tütsülükleri inci ve tarakları altındır. Onlar şöyle söylerler "Biz burada ebedi kalacağız. Biz sevimli ve mutluyuz. Asla üzülüp sıkılmayız. Başka aleme göçmeden hep burada kalacağız. Biz bu halimizden memnunuz ve herşeye razıyız. Hiç kimseye kızmaz ve öfkelenmeyiz. Ne mutlu kendilerine eş olduğumuz ve bize eş olan kimselere." Gençlik ve Ölüm, s. 422-423 ... Hurilerden her kadının üzerinde yetmiş kat elbise vardır ki birinin rengi diğerinde yoktur. Keza kendisine diğerinde bulunmayan yetmiş çeşit renkli koku verilir. Hurilerden her kadın için, inci ile süslenmiş kırmızı yakuttan yetmiş taht, her taht üstünde yetmiş döşek, her döşek üzerinde koltuk vardır. Hurilerden her kadın için ihtiyacı ve hizmeti için yetmiş bin hizmetçi kız ve yetmiş bin hizmetçi erkek vardır. Her hizmetçinin beraberinde, içinde çeşitli yemek bulunan altından tepsiler vardır ki müminlerden biri öbüründe önceki kapta bulamadığı tadı, lezzeti bulur... Tezkireti'l Kurtubi, s. 333/591 Cennet ehlinin bir çarşısı vardır. Her Cuma oraya gelirler. Derken kuzey rüzgarı eser, elbiselerini ve yüzünü okşar. Bunun tesiriyle hüsün güzellik ve cemalleri yüz güzelliği artar. Böylece ailelerine, daha da güzelleşmiş olarak dönerler. Hanımları "Vallahi, bizden ayrıldıktan sonra sizin cemal ve güzelliğiniz artmış!" derler. Erkekler de "Sizler de Allah'a kasem yemin olsun, bizden sonra çok daha güzelleşmişsiniz." derler. Müslim, Kütüb-i Sitte-14, s. 433/16 ... Eğer cennet ehli kadınlarından bir kadın yer ehline görünseydi, dünyayı ve içindekileri aydınlığa boğar ve ikisinin arasını da güzel koku ile doldururdu... Tirmizi, Büyük Hadis Külliyatı-5, s. 409/10095 ... Orada muazzam köşkler, geniş nehirler, bol ve olgun meyveler, güzel ve dilber zevceler kadın, eş, ebedi pek çok ve renkli güzel elbiseler vardır. Orası yüksek, güzel ve selim yurtlardan parlak hayat sürülen bir yerdir... Ramuz el-Ehadis-1, s. 170/1 ... Onların içinde herhangi bir şeyi eksik olan kimse yok ki karşılaştığının üzerinde gördüğü süs elbiselerinden dolayı rahatsız olsun. Sözünün sonu gelmeden üzerinde daha güzel bir kıyafet bürünür... Tezkireti'l Kurtubi, s. 325-326/563 ... Cennetin giyecekleri dokunmaz. Cennetin meyveleri yarılır da ondan elbise çıkar... Tezkire-i Kurtubi-1, s. 21 Cennette hurma ağaçlarının dalları yeşil zümrüttür. Budakları kırmızı altındır. Yaprakları cennet ahalisi için giyecek kıyafetleridir. Onun bir kısmı kısa iç elbiseleri, bir kısmı da içi astarlı dış elbiseleridir... Tezkireti'l Kurtubi, s. 314 ... Üzerinde yetmiş kat elbisesi olur. En aşağısı Tuba ağacından yapılmış, gelincik çiçeği gibi... Ramuz el-Ehadis-1, s. 99/8 Cennette öyle bir ağaç var ki bir süvari gölgesinde yetmiş yahut da yüz sene gider de bitiremez. O huld -ebedilik- ağacıdır... Cennette bir ağaç var ki, bir kimse dört yaşına girmiş bir dişi deve yavrusuna yahut da beş yaşına girmiş olan bir dişi deveye binmiş olsa da sonra ağacın dip tarafındaki gövdesini dönmeye başlasa hareket ettiği yere ulaşmadan deve ihtiyarlayarak düşer... Onun taze dalları cennet surlarının ötesindekilere ulaşmaktadır. Cennetteki her ırmak muhakkak o ağacın dibinden çıkmaktadır... Tezkireti'l Kurtubi, s. 311/513 Cennette bir ağaç vardır ki, binekli bir kimse yüzyıl gölgesinde yürüse onu katedemez. İsterseniz şu ayeti okuyun "Daimi gölgededirler, çağlayıp duran su başlarındadırlar." Tirmizi, Kütüb-i Sitte-14, s. 427/9 ... Tuba cennette bir ağaçtır. Büyüklüğü yüz yıllık yer tutar. Ve cennet elbiseleri de onun tomurcuklarından yapılır. Ramuz el-Ehadis-2, s. 313/7 ... Cennet ağaçlarının dip gövdesi inci ve altın, yukarısı da meyvedir. Tezkireti'l Kurtubi, s. 315/523 Cennette hiçbir ağaç yoktur ki gövdesi, altından olmasın. Tirmizi, Kütüb-i Sitte-14, s. 427/10 Bu ağaçların dalları kurumaz, yaprakları dökülmez, suyu kaybolmaz, meyvesi tükenmez. İlahi Dinlerde Cennet İnancı, s. 54 Cennet ırmakları, misk dağlarının yahut da misk tepelerinin altından çıkar. Tezkireti'l Kurtubi, s. 307/501 Ehli cennetin ziynetleri, abdest suyunun eriştiği abdest yerlerini bulur. Ramuz el-Ehadis-1, s. 247/7 Cennette altından bir direk ve üzerinde zebercedden zümrüt cinsinden parlak, yeşil, kıymetli bir taş şehirler vardır ki, onlar cennete yıldızlar gibi ışık verirler... Ramuz el-Ehadis-1, s. 125/6 Cennette, yay kadar bir yer, Güneş'in üzerine doğduğu veya battığı şeyden dünyadan daha hayırlıdır. Kütüb-i Sitte-14, s. 429/2 Gümüş tuğladan ve altın tuğladan! Harcı da kokulu misk. Cennetin çakılları inci ve yakuttan, toprağı da zâferandır... Tirmizi, Kütüb-i Sitte-14, s. 451/6 Sana, arşın altından, cennet hazinelerinden bir söze delalet edeyim mi? Şöyle dersin "La havle vela kuvvete İlla Billah" Allah'tan başka ne men edecek ve ne de yapacak bir kuvvet vardır. O zaman Allah buyurur ki "Kulum teslim oldu ve selamet buldu. Ramuz el-Ehadis-1, s. 166/3 Ehli cennetin en aşağı dereceli olanının cennetteki mülkünü temaşası seyretmesi, gezmesi iki bin sene sürer ve bu mülkün en uzak kısmını en yakını gibi görür... Ramuz el-Ehadis-1, s. 113/8 Eğer cennette olan şeylerden bir tırnaklık miktar görünseydi yer ile gök arasını süse boğardı. Eğer cennet ehlinden bir adam görünüp bileziklerini gösterseydi, Güneş'in yıldızların ışıklarını bastırdığı gibi Güneş'in ışığını bastırırdı. Tirmizi, Büyük Hadis Külliyatı-5, s. 409/10096 Cennetliklerin başlarında taçlar vardır. Taçtaki tek inci, meşrık Doğu ile mağrib Batı arasını aydınlatır. Tirmizi, Kütüb-i Sitte-14, s. 451/6 En Doğrusunu Yüce ALLAH bilir. Tweet Paylaş Treffen um halb zehn, wenn die Sonne untergeht– Güneş battığında on buçukta buluşalımHuh-uh-uh, huh-uh-uh-uuh– Huh-uh-uh, huh-uh-uh-uuhMit Kribbeln im Bauch, mach’ ich mich auf den Weg– Karnımda karıncalanma ile yola çıkıyorumHuh-uh-uh, huh-uh-uh-uuh– Huh-uh-uh, huh-uh-uh-uuhUnd der Rucksack voll mit Sorgen, die ich echt nicht mehr brauch’– Ve sırt çantası artık ihtiyacım olmayan endişelerle dolu’Deine top-five Ängste liegen im Kofferraum– En iyi beş Korkunuz bagajdaUnd jetzt steh’n wir im Kreis– Ve şimdi bir daire içinde duruyoruzWerfen sie alle in die Mitte– Hepsini merkeze atınKomm, wir verbrenn’n unsere Zweifel– Haydi, Kuşkularımızı yakalımUnd tanzen im Rauch– Ve Dumanda dansSchauen zu, wie sie lichterloh brenn’n– Bak nasıl yanıyorlarWir fang’n uns auf– Birbirimizi yakalayacağızWir steh’n hier und schweigen– Burada durup sessiz Blicke so laut– Bakışlarımız o kadar yüksek kiHeut können wir alles sein– Bugün her şey olabilirizMüssen uns nur trauen– Sadece bize güvenmelisinWir sind uh-uh, uh-uh, Wunderkerzenmenschen– Biz Maytap sind uh-uh, uh-uh, Wunderkerzenmenschen– Biz Maytap n bisschen ungewohnt, doch irgendwie gut– Biraz garip ama iyiHuh-uh-uh, huh-uh-uh-uuh– Huh-uh-uh, huh-uh-uh-uuhUnd der Endorphinregen fällt auf die Glut– Ve endorfin yağmuru Közlerin üzerine düşerHuh-uh-uh, huh-uh-uh-uuh– Huh-uh-uh, huh-uh-uh-uuhUnd mein Rucksack ist jetzt leer und so viel leichter– Ve sırt çantam artık boş ve çok daha hafifDeine Top-five steh’n ab jetzt für Highlights– En iyi beşiniz artık öne çıkanlar için duruyorWir strahlen heute Nacht– Bu gece parlıyoruzWunderkerzenmenschen– Maytap insanlarKomm, wir verbrenn’n unsere Zweifel– Haydi, Kuşkularımızı yakalımUnd tanzen im Rauch– Ve Dumanda dansSchauen zu, wie sie lichterloh brenn’n– Bak nasıl yanıyorlarWir fang’n uns auf– Birbirimizi yakalayacağızWir steh’n hier und schweigen– Burada durup sessiz Blicke so laut– Bakışlarımız o kadar yüksek kiHeut können wir alles sein– Bugün her şey olabilirizMüssen uns nur trauen– Sadece bize güvenmelisinWir sind uh-uh, uh-uh, Wunderkerzenmenschen– Biz Maytap sind uh-uh, uh-uh, Wunderkerzenmenschen– Biz Maytap İnsanlarıyız.Huh-uh-uh, huh-uh-uh-uuh– Huh-uh-uh, huh-uh-uh-uuhHuh-uh-uh, huh-uh-uh-uuh– Huh-uh-uh, huh-uh-uh-uuhKomm, wir verbrenn’n unsere Zweifel– Haydi, Kuşkularımızı yakalımUnd tanzen im Rauch– Ve Dumanda dansSchauen zu, wie sie lichterloh brenn’n– Bak nasıl yanıyorlarWir fang’n uns auf– Birbirimizi yakalayacağızWir steh’n hier und schweigen– Burada durup sessiz Blicke so laut– Bakışlarımız o kadar yüksek kiHeut können wir alles sein– Bugün her şey olabilirizMüssen uns nur trauen– Sadece bize güvenmelisinWir sind uh-uh, uh-uh, Wunderkerzenmenschen– Biz Maytap sind uh-uh, uh-uh, Wunderkerzenmenschen– Biz Maytap İnsanlarıyız.Huh-uh-uh, huh-uh-uh-uuh– Huh-uh-uh, huh-uh-uh-uuhHuh-uh-uh, huh-uh-uh-uuh– Huh-uh-uh, huh-uh-uh-uuh Erdoğan’ın Türk doktorlar için “Gitsinler”, Suriyeli ve Afgan göçmenler için “Göndermeyeceğiz” sözleri sosyal medyada gündem oldu, vatandaştan tepki yağdı “Hatay elden gidiyor, Atatürk’ün kemikleri sızlıyor! Düzenimizi bozdular. Onlar yüzünden iş bulamıyoruz. Misafirlik de bir yere kadar!” Sokak röportajı aşağıda – SÖZCÜ muhabiri İstanbul’da Beşiktaş Meydanı’nda vatandaşa mikrofon uzattı, “Doktorlar için Giderlerse gitsinler’ derken, Suriyeli, Afgan mültecilerin geri gönderilmemesi gerektiğini savunmak ne derece doğru sizce?” diye sordu. Verilen yanıtlar şöyle oldu “Düzenimizi bozdular” • “Ben AK Partiliyim ama doktorlara söylenen söz yanlış. Doktorlara ihtiyacımız var. Başkalarına nasıl tolerans tanınıyorsa doktorlara daha fazla tanınması lazım bence. Şimdi onlara ihtiyacımız var. Suriyeli, Afgan mültecilerin geri gönderilmemesini savunmak doğru mu sizce? Cumhurbaşkanı öyle söylüyor… Cumhurbaşkanımızın bir bildiği vardır ama bence doğru değil. Herkes memleketine gitsin. Onlar buraya gelip düzenimizi bozdular. Allah o duruma düşürmesin kimseyi ama bence çok fazla oldular.” “Hiçbir değer kalmadı ülkede” • “Külliyen hata. Böyle bir hata yapılamaz. Atatürk’ün, Beni Türk hekimlerine emanet ediniz’ demesi ne anlama geliyor? İzan yok, izan yok… Ülkeyi A’dan Z’ye bitirdiler. Benim oğlum da göz doktoru. Ağladım ben ağladım… Ülkenin bu durumuna ağladım, doktorlarımızın bu kadar perişan edilişine ağladım. Hangi hakları veriliyor söyler misiniz, yukarıdakiler 5-6 maaş alıyorken? Bütün doktorlar hop oturup hop kalkıyor. Hiçbir değer kalmadı ülkede. Onlar gidecekler… Hükümeti Onları oylarımızla göndereceğiz, yeter artık eliyle alnını göstererek buraya geldi! Yeter! “Hatay elden gidiyor, Atatürk’ün kemikleri sızlıyor” • Bakın Hatay elden gidiyor. Atatürk’ün kemikleri sızlıyor. Ben üzülüyorum. Ata’mızın kemikleri sızlıyor. Ne zorluklarla kurtardı bu ülkeyi… Yazık değil mi bu güzelim ülkeye? O kadar çok ağlıyorum ki ülkeme, Ata’ma, ülkenin değerlerinin kaybolmasına, gözyaşlarım durmuyor artık. Göz doktoru Çocuğum dahi çare bulamıyor. Ben zevkimden ağlamıyorum. Ülkeme ağlıyorum. Hatay gidiyor!” “Misafirlik de bir yere kadar çünkü artık biz de geçinemiyoruz” • “Buna doğru demek zaten akıl karı değil. Galiba niyetleri ülkeyi tamamen Araplaştırıp; Suriyelileri, Afganları doldurmak… Biz de mecburen Arapça öğrenmek zorunda kalacağız, öyle görünüyor. Doktorlar başımızın tacı. Birkaç sene önce pandemideki mücadelelerinden dolayı balkondan alkışladığımız doktorlara şimdi, giderlerse gitsinler’ dediklerini görüyoruz. Doktorlar olmazsa mahvoluruz. Mültecilerin gönderilmesine ilişkin Misafirlik de bir yere kadar. Zor durumdaki insanları burada yeteri kadar ağırladık. Ama artık misafirlik de bir yere kadar çünkü artık biz de geçinemiyoruz.” “Onlar yüzünden iş bulamıyoruz” • “Doğru değil, herkes kendi ülkesinde daha mutlu olur bence. Burada bizim insanlarımız iş bulamıyor, kahvelerde bomboş oturuyor. Onlar ucuz çalışıyor diye herkes onları tercih ediyor. Sigorta yok, bir şey yok… O yüzden onlar tercih ediliyor, bu sefer de biz iş bulamıyoruz. İş bulamayınca da evimizi geçindiremiyoruz.” “Türk vatandaşı olarak benim giremediğim yerlere giriyorlar” • “Sen çıkıp doktorlara, Git’ dersen ülke bitmiş demektir. Mülteciler Bizden daha iyi şartlarda yaşıyorlar. Bizden daha çok olanakları var… İnanın Laleli’yi, Aksaray’ı bizden daha iyi biliyorlar. Ben Benim bir Türk vatandaşı olarak giremediğim yerlere giriyorlar. Devletin bütün imkanlarından yararlanıyorlar ama benim vatandaşım yararlanamıyor.” Bakan Koca 4 bin Suriyeli sağlık çalışanı istihdam edildi, 754 bin Suriyeli bebek doğdu Cennet ile ilgili sözler kısa sayfamızda şüphesiz her Müslümanın girmek istediği cennet hakkında söylenmiş cennet ile ilgili güzel sözler olanlarını bulacaksınız. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed de cennetle ilgili sözleri güçlük ve zorluklarla, Cehennem de şehvetlerle kuşatılmıştır. HZ. MUHAMMED arınma kurnası olsa gerek cehennem. NECİP FAZIL KISAKÜREKAptalların cenneti akıllılar için cehennemdir. Thomas FullerCehenneme, kalplerini günahlarla üşütenler girer. Abdulkadir GeylaniCehennem dediğin dal odun yoktur, herkes ateşini kendi götürür. Pir Sultan AbdalCennet güçlük ve zorluklarla, Cehennem de şehvetlerle kuşatılmıştır. Hadis-i ŞerifCennete giden yol dünyadaki vazifeleri başarmaktır. PestalozziCennetin de, cehennemin de anahtarı kılıçtır. Hadis-i ŞerifCennet’in iyileştiremeyeceği hiçbir acı yoktur dünyada. MooreDünyayı kendime Cehennem yaparak, gökyüzündeki Cennet’i kazanmak istiyorum. Lord Byronİçimizdeki cehennemin çektirdiği acıları ne kulak duyabilir, ne de dil söyleyebilir. Lord ByronYa Rabbi! Biz dünyada güneşin sıcağına dayanamazken cehennemin hararetine nasıl dayanalım? Ömer üç gündür dün bugün ve yarın, dün geçti,yarının geleceği belli değil,öyle ise bugünün kıymetini iyi bilelimPeygamber Efendimiz sav’in Cennet ile İlgili Sözleri … Kadının boynundaki incilerin bir tanesi garbleBatı şarkDoğu arasını aydınlatır… Başında bulunan taçların en küçük incisi de yine şarkla garb arasını aydınlatır. Ramuz el-Ehadis-1, s. 99/8Bir kerpici gümüş, bir kerpici altın, harcı keskin kokulu misk, döşemesi inci ve yakut, toprağı ise za’feran olup, oraya giren mutlu olur, umutsuz olmaz, ebedi olur, ölmez.. Büyük Hadis Külliyatı-5, s. 408/10088Cennetin çakılları inci ve yakuttan, toprağı da zâferan safrandır. Tirmizi; Kütüb-i Sitte-14, s. 451/6Gurfeler cennet köşkleri kırmızı yakut, yeşil zebercet zümrüt ve beyaz incidendir. Onlarda hiçbir kusur ve ayıp yoktur. Cennet ehli bunlara, sizin gökte, doğu ve batıdaki parlak yıldızlara baktığınız gibi bakarlar. Ramuz el-Ehadis-1, s. 225/6Cennette öyle köşkler vardır ki, içindeki dışındakini, dışındaki içindekini görür. Ramuz el-Ehadis-1, s. 125/9Cennette gurfeler vardır. Dışları içlerinden, içleri dışlarından görünür. Kütüb-i Sitte-14, s. 447/2Cennette bir köşk vardır. Etrafı burçlar hisar, kule, otluk, sulak yerlerle çevrilidir. Beş bin de kapısı vardır. Ramuz el-Ehadis-1, s. 125/5Bir gün Resulullah “Cennette öyle köşkler vardır ki, ne kendisini yukarıya bağlayacak çengelleri ve ne de altında direkleri vardır” buyurdu. Bunu dinleyen Ashab, “Ey Allah’ın Resulü, o köşklerin ehli oraya nasıl girecek?” diye sordu. Resulullah “Onlar kuşlar misali uçarak girecekler” buyurdu. Cennette “Reyyan” denilen bir nehir vardır. Üzerinde mercandan bir şehir kurulmuştur. Onun altın ve gümüşten yetmiş bin kapısı bulunur. İşte bu, hamil’i Kuran’a mahsustur. Ramuz el-Ehadis-2, s. 326/4Cennet binalarının bir tuğlası altın, bir tuğlası gümüş, harcı misk, çakılı inci ve yakut ve toprağı da safrandır. Ramuz el-Ehadis-1, s. 200/6Cennette altından bir direk ve üzerinde zebercedden zümrüt cinsinden parlak, yeşil, kıymetli bir taş şehirler vardır ki, onlar cennete yıldızlar gibi ışık verirler. Ramuz el-Ehadis-1, s. 125/6Cennetin içinde inciden bir saray vardır. O sarayın içinde kırmızı yakuttan yetmiş konak vardır. Her konağın içinde yeşil zebercedden zümrüt cinsinden parlak, yeşil, kıymetli bir taş yetmiş ev vardır. Her evin içinde yetmiş taht, her taht üzerinde de her renkten yetmiş yatak vardır. Her evin içinde yetmiş sofra, her sofranın üzerinde de yetmiş çeşit yemek vardır. Keza her evin içinde yetmiş adet hizmetçi vardır. Tezkireti’l Kurtubi, s. 323/554Muhakkak ki cennet saraylarından bir sarayın içinde yetmiş menzil yer, dünya, ev bulunur. Her menzilde, içerisine girilmek üzere yetmiş kapı, her kapının da diğerinden girmekte olan kokudan başka cennet kokularından koku girer… Tezkireti’l Kurtubi, s. 323-324/555Muhakkak ki cennette mümin için içi boşaltılmış bir tek inciden bir çadır vardır. Bu çadırın eni altmış mil yaklaşık 100 km mesafe genişliğindedir. Bunun her köşesinde mümine mahsus birtakım ev halkı vardır ki onlar başkalarını yani birbirlerini göremezler. Ancak Mümin onları dolaşıp ziyaret eder. Tezkireti’l Kurtubi, s. 325/560Cennette mü’minin yüksekliği altmış mil yaklaşık 100 km olan bir inci çadırı vardır. Büyük Hadis Külliyatı-5, s. 408/10091Genişliği de öyle yani altmış mildir. Orada mü’minin aileleri bulunacak. Mü’min onları bir bir dolaşacak… [Buhari, Müslim ve Tirmizi; Büyük Hadis Külliyatı-5, s. 408/10092Cennet ehlinden derecesi en düşük olanın seksen bin hizmetçisi vardır. Onun için inciden, zebercedden zümrüt benzeri kıymetli bir taş ve yakuttan bir çadır kurulur. Bu çadır, Câbiye’den San’a’ya kadar uzanan bir büyüklüktedir. Tirmizi, Büyük Hadis Külliyatı- 5, s. 412/10114Muhakkak cennette bir çarşı vardır ki melekler orayı ziyaret ederler. Orada gözlerin mislini görmediği, kulakların duymadığı ve kalplere gelmeyen nimetler vardır. Canımızın istediği herşey bize getirilir. Fakat orada satılan ve satın alınan hiçbir şey yoktur. O çarşıda cennet halkının bazısı diğer bazısı ile karşılaşır. Yüksek menzil ve mevki sahibi döner de mevki bakımından kendinden aşağı derece olan kimse ile karşılaşır. Onların içinde herhangi bir şeyi eksik olan kimse yok ki karşılaştığının üzerine gördüğü süs elbiselerinden dolayı rahatsız olsun. Sözünün sonu gelmeden üzerinde daha güzel bir kıyafet bürünür. Şu muhakkak ki cennette hiçbir kimsenin üzülmesi, kederlenmesi yoktur. Tezkireti’l Kurtubi, s. 325-326/563Şüphesiz ki cennette bir çarşı vardır. Fakat orada hiçbir şeyi satın almak ve hiçbir şeyi satmak yoktur. Ancak erkekler ve kadınlar suret ve şekilleri vardır. Binaenaleyh orada hangi kılığı istediğinde ona girecektir Tezkireti’l Kurtubi, s. 326/564Muhakkak cennette öyle çarşılar var ki orada alışveriş yoktur. Fakat cennet ahalisi oraya vardığı zaman taze ve parlak inci ve misk toprak üzerine yaslanarak otururlar. Dünyada oldukları gibi o cennetlerde tanışırlar. Dünyada nasıl olduklarını ve Rablerine ibadetlerinin nasıl olduğunu, geceleri nasıl ihya ettiklerini, gündüzleri nasıl oruç tuttuklarını, dünyanın zenginliği ile fakirliğinin nasıl olduğunu, ölümün nasıl olduğunu ve … nasıl cennet ahalisinden olduklarını konuşup müzakere ve sohbet ederler. Tezkireti’l Kurtubi, s. 326/565Sidretü’l-Münteha ağacının meyvesinden her bir meyve yarılınca içinden yetmiş iki renk ve çeşit yemek çıkar ki orada öbürüne benzeyen hiçbir renk ve çeşit yoktur. Tezkireti’l Kurtubi, s. 312/517… Cennetin meyvesindan koparınca, yerine yenisi biter. Ramuz el-Ehadis-1, s. 98/9Bir köylü Arap, “Ey Allah’ın Resulü cennetin içinde meyve var mıdır?” diye sordu. Resulullah “Evet Tuba denilen bir ağaç vardır” buyurdu. O zat “Ya Resulullah bizim arazimizdeki hangi ağaç ona benzer?” dedi. Resulullah “Senin arazindeki ağaçlardan hiçbir şey ona benzemez. Fakat sen hiç Şam’a geldin mi? Çünkü orada ceviz denilen bir ağaç var ki bir gövde üzerine biterek yukarısı -yani dalları- yayılır. İşte bu ağaç Tuba ağacına benzer” buyurdu. O zat “Ya Resulullah, o ağacın dip gövdesinin kalınlığı ne kadardır?” dedi. Allah’ın Resulü “Senin ev halkının develerinden beş yaşına basan genç bir deve yola çıksa dibini dolaşıp kuşatamaz da nihayet ihtiyarlığından boynu kırılır” buyurdu. Köylü Arap “Cennette üzüm var mı?” diye tekrar sordu. Resulullah “Evet vardır” buyurdu. O zat “O üzümün salkımının büyüklüğü ne kadardır?” dedi. Resul-i Ekrem “Alaca karganın hiç durmadan bir aylık uçup gideceği mesafe kadar” buyurdu. O zat “O üzümün tanelerinin büyüklüğü ne kadardır?” dedi. Allah’ın Resulü “Büyük kova gibidir” buyurdu. O zat “Ey Allah’ın Resulu, o üzüm tanesi beni ve ev halkımı muhakkak doyurur” dedi. Resulullah “Evet seni ve ev halkını ve akrabanın ekserisini doyurur… Cennetin hurması ağacın dibinden dallarına doğru intizamlı bir şekilde yığılıp istif edilmiştir. Meyveleri büyük testiler misalidir. Ne zaman bir meyve koparılsa yerine başkası gelir. Cennetin suyu çukur olmayan yerlerden akar. Cennet üzümünün her bir salkımı on iki arşındır.” Tezkireti’l Kurtubi, s. 312-313/518Bir kişi, “Ya Resulullah cennetin içinde hurma var mıdır? Çünkü ben hurmayı seviyorum” diye sordu. Resulullah “Evet vardır. … cennet hurmalarının altından dalları vardır. Budaklarının başları altındandır. Altından budakları vardır. Alemlerden herhangi bir kimsenin görmekte olduğu elbiselerin en güzeli gibi yaprakları vardır. Altından hurma salkımları vardır. Hurma salkımlarının çöpü de altındandır. Altından hurma tanesinin dibinde yapışık pul gibi şeyler vardır. Büyük küpler gibi meyveler var ki onlar köpükten yumuşak, baldan tatlıdır.” Tezkireti’l Kurtubi, s. 315/522Cennetteki hurma ağacının dalları kırmızı altındır. Sapları yeşil zümrüttür. Yaprakları ipek gibidir. Meyvesi kule gibi iri taneli, kaymaktan yumuşak ve çekirdeksizdir. Ramuz el-Ehadis-2, s. 451/4Cennette hurma ağaçlarının dalları yeşil zümrüttür. Budakları kırmızı altındır. Yaprakları cennet ahalisi için giyecek kıyafetleridir. Onun bir kısmı kısa iç elbiseleri, bir kısmı da içi astarlı dış elbiseleridir. Cennet hurmasının meyvesi büyük testiler ve kovalar gibidir. Sütten daha beyaz, baldan tatlı, köpükten yumuşaktır. İçinde de çekirdek yoktur. Tezkireti’l Kurtubi, s. 314Peygamber Efendimiz sav bir tabak incir hediye edilip ondan yedi ve sahabelerine “Bundan yeyiniz. Eğer ben bir meyvenin cennetten indiğini söylersem işte cennetten inen meyve bu incirdir.” buyurdu. Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 313Karpuzdan faydalanınız ve ona ta’zim saygı ediniz. Çünkü onun suyu cennetten, tadı da cennet tadındandır… karpuz cennet meyvelerindendir. Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 313Dünyada cennet meyvesine benzeyen şey ancak muzdur. Çünkü Allah Teala cennetin yemişi hakkında, “Onun yemişleri devamlıdır”, buyurmuştur. Sen ise muzu, yaz ve kış senenin her mevsiminde bulabilmektesin. Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 312-313Cennet halkının ekmek katığının en faziletlisi, en nefisi ettir. Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun. Tezkireti’l Kurtubi, s. 363/654Cennette senin canın kuş isteyecek. Hemen kızartılmış olarak önüne getirilip konacaktır. Büyük Hadis Külliyatı-5, s. 414/10123Cennetteki huriler yakut ve mercan gibidirler. Adam onlardan birinin yüzüne bakar da, kendini onun yanağında, aynada gördüğünden daha berrak görür. Onların incilerinin en ednası en küçük, en önemsiz şark ile garbi ışıklandırır. Ramuz el-Ehadis-2, s. 337/7Cennet ehlinin vücudu kılsız, yüzü sakalsız, gözleri sürmelidir, gençlikleri zail olmaz tükenmez, elbiseleri eskimez. Tirmizi, Kütüb-i Sitte-14, s. 451/6… Ona giren nimete mazhar olur, eziyet görmez, ebediyet kazanır, ölümle karşılaşmaz. Elbisesi eskimez, gençliği kaybolmaz. Tirmizi, Kütüb-i Sitte-14, s. 451/6“Ya Resulullah! Allah Teala’nın İri gözlü hurilerdir’ Vakıa Suresi, 22 sözünü bana anlat” dedim. “Onlar beyaz tenli, iri gözlü, kara kuşun kanatları gibi sürmelidir” dedi. “Ya Resulullah! Allah’ın sanki o kadınlar birer yakut ve mercandır’ Rahman Suresi, 58 ayetini anlat” dedim. “Onlar el değmemiş sedefteki inci gibi güzeldirler” dedi. “Ya Resulullah! Allah’ın O cennetlerde iyi ahlaklı güzel kadınlar vardır’ Rahman Suresi, 70 ayetini anlat” dedim. “Onlar çok güzel huylu ve güzel yüzlüdürler” buyurdu. “Ya Resulullah! Allah’ın Onlar, toz konmamış yumurta gibidirler’ Saffat Suresi, 49 ayetini anlat” dedim. “Onlar yumurtanın zarı gibi beyaz ve naziktirler” dedi. “Ya Resulullah! Allah’ın Kocalarına sevimli ve birbirlerinin akranıdırlar’ Vakıa Suresi, 37 ayetini söyle” dedim. “Onlar dünyada ihtiyar, gözleri çapaklı, saçları ağarmış ve zayıf olarak ölmüşken, Allah onları cennette bakire, kocalarına sevimli, aşık ve bağlı, birbirlerinin akranı kılacak” buyurdu. “Ya Resulullah! Dünya kadınları mı üstündür, yoksa iri gözlü huriler mi?” dedim. “Elbisenin yüzü astarından kıymetli olduğu gibi, dünya kadınları da hurilerden üstündürler” dedi. “Neden ya Resulullah?” dedim, şöyle açıkladı “Namazları, oruçları ve Allah’a ibadetleri sebebiyle Allah onların yüzlerini nurlandırır, kendilerine ipek elbiseler giydirir. Onların tenleri beyaz, elbiseleri yeşil, ziynetleri sarı, buhurdanlıkları tütsülükleri inci ve tarakları altındır. Onlar şöyle söylerler “Biz burada ebedi kalacağız. Biz sevimli ve mutluyuz. Asla üzülüp sıkılmayız. Başka aleme göçmeden hep burada kalacağız. Biz bu halimizden memnunuz ve herşeye razıyız. Hiç kimseye kızmaz ve öfkelenmeyiz. Ne mutlu kendilerine eş olduğumuz ve bize eş olan kimselere.” Gençlik ve Ölüm, s. 422-423… Hurilerden her kadının üzerinde yetmiş kat elbise vardır ki birinin rengi diğerinde yoktur. Keza kendisine diğerinde bulunmayan yetmiş çeşit renkli koku verilir. Hurilerden her kadın için, inci ile süslenmiş kırmızı yakuttan yetmiş taht, her taht üstünde yetmiş döşek, her döşek üzerinde koltuk vardır. Hurilerden her kadın için ihtiyacı ve hizmeti için yetmiş bin hizmetçi kız ve yetmiş bin hizmetçi erkek vardır. Her hizmetçinin beraberinde, içinde çeşitli yemek bulunan altından tepsiler vardır ki müminlerden biri öbüründe önceki kapta bulamadığı tadı, lezzeti bulur… Tezkireti’l Kurtubi, s. 333/591Cennet ehlinin bir çarşısı vardır. Her Cuma oraya gelirler. Derken kuzey rüzgarı eser, elbiselerini ve yüzünü okşar. Bunun tesiriyle hüsün güzellik ve cemalleri yüz güzelliği artar. Böylece ailelerine, daha da güzelleşmiş olarak dönerler. Hanımları “Vallahi, bizden ayrıldıktan sonra sizin cemal ve güzelliğiniz artmış!” derler. Erkekler de “Sizler de Allah’a kasem yemin olsun, bizden sonra çok daha güzelleşmişsiniz.” derler. Müslim, Kütüb-i Sitte-14, s. 433/16… Eğer cennet ehli kadınlarından bir kadın yer ehline görünseydi, dünyayı ve içindekileri aydınlığa boğar ve ikisinin arasını da güzel koku ile doldururdu… Tirmizi, Büyük Hadis Külliyatı-5, s. 409/10095… Orada muazzam köşkler, geniş nehirler, bol ve olgun meyveler, güzel ve dilber zevceler kadın, eş, ebedi pek çok ve renkli güzel elbiseler vardır. Orası yüksek, güzel ve selim yurtlardan parlak hayat sürülen bir yerdir… Ramuz el-Ehadis-1, s. 170/1… Onların içinde herhangi bir şeyi eksik olan kimse yok ki karşılaştığının üzerinde gördüğü süs elbiselerinden dolayı rahatsız olsun. Sözünün sonu gelmeden üzerinde daha güzel bir kıyafet bürünür… Tezkireti’l Kurtubi, s. 325-326/563… Cennetin giyecekleri dokunmaz. Cennetin meyveleri yarılır da ondan elbise çıkar… Tezkire-i Kurtubi-1, s. 21Cennette hurma ağaçlarının dalları yeşil zümrüttür. Budakları kırmızı altındır. Yaprakları cennet ahalisi için giyecek kıyafetleridir. Onun bir kısmı kısa iç elbiseleri, bir kısmı da içi astarlı dış elbiseleridir… Tezkireti’l Kurtubi, s. 314… Üzerinde yetmiş kat elbisesi olur. En aşağısı Tuba ağacından yapılmış, gelincik çiçeği gibi… Ramuz el-Ehadis-1, s. 99/8Cennette öyle bir ağaç var ki bir süvari gölgesinde yetmiş yahut da yüz sene gider de bitiremez. O huld -ebedilik- ağacıdır… Cennette bir ağaç var ki, bir kimse dört yaşına girmiş bir dişi deve yavrusuna yahut da beş yaşına girmiş olan bir dişi deveye binmiş olsa da sonra ağacın dip tarafındaki gövdesini dönmeye başlasa hareket ettiği yere ulaşmadan deve ihtiyarlayarak düşer… Onun taze dalları cennet surlarının ötesindekilere ulaşmaktadır. Cennetteki her ırmak muhakkak o ağacın dibinden çıkmaktadır… Tezkireti’l Kurtubi, s. 311/513Cennette bir ağaç vardır ki, binekli bir kimse yüzyıl gölgesinde yürüse onu katedemez. İsterseniz şu ayeti okuyun “Daimi gölgededirler, çağlayıp duran su başlarındadırlar.” Tirmizi, Kütüb-i Sitte-14, s. 427/9… Tuba cennette bir ağaçtır. Büyüklüğü yüz yıllık yer tutar. Ve cennet elbiseleri de onun tomurcuklarından yapılır. Ramuz el-Ehadis-2, s. 313/7… Cennet ağaçlarının dip gövdesi inci ve altın, yukarısı da meyvedir. Tezkireti’l Kurtubi, s. 315/523Cennette hiçbir ağaç yoktur ki gövdesi, altından olmasın. Tirmizi, Kütüb-i Sitte-14, s. 427/10Bu ağaçların dalları kurumaz, yaprakları dökülmez, suyu kaybolmaz, meyvesi tükenmez. İlahi Dinlerde Cennet İnancı, s. 54Cennet ırmakları, misk dağlarının yahut da misk tepelerinin altından çıkar. Tezkireti’l Kurtubi, s. 307/501Ehli cennetin ziynetleri, abdest suyunun eriştiği abdest yerlerini bulur. Ramuz el-Ehadis-1, s. 247/7Cennette altından bir direk ve üzerinde zebercedden zümrüt cinsinden parlak, yeşil, kıymetli bir taş şehirler vardır ki, onlar cennete yıldızlar gibi ışık verirler… Ramuz el-Ehadis-1, s. 125/6Cennette, yay kadar bir yer, Güneş’in üzerine doğduğu veya battığı şeyden dünyadan daha hayırlıdır. Kütüb-i Sitte-14, s. 429/2Gümüş tuğladan ve altın tuğladan! Harcı da kokulu misk. Cennetin çakılları inci ve yakuttan, toprağı da zâferandır… Tirmizi, Kütüb-i Sitte-14, s. 451/6Sana, arşın altından, cennet hazinelerinden bir söze delalet edeyim mi? Şöyle dersin “La havle vela kuvvete İlla Billah” Allah’tan başka ne men edecek ve ne de yapacak bir kuvvet vardır. O zaman Allah buyurur ki “Kulum teslim oldu ve selamet buldu. Ramuz el-Ehadis-1, s. 166/3Ehli cennetin en aşağı dereceli olanının cennetteki mülkünü temaşası seyretmesi, gezmesi iki bin sene sürer ve bu mülkün en uzak kısmını en yakını gibi görür… Ramuz el-Ehadis-1, s. 113/8Eğer cennette olan şeylerden bir tırnaklık miktar görünseydi yer ile gök arasını süse boğardı. Eğer cennet ehlinden bir adam görünüp bileziklerini gösterseydi, Güneş’in yıldızların ışıklarını bastırdığı gibi Güneş’in ışığını bastırırdı. Tirmizi, Büyük Hadis Külliyatı-5, s. 409/10096Cennetliklerin başlarında taçlar vardır. Taçtaki tek inci, meşrık Doğu ile mağrib Batı arasını aydınlatır. Tirmizi, Kütüb-i Sitte-14, s. 451/6Evet sıra sizde Sizde buradakilerden farklı ve yeni cennet ile ilgili sözünüzü yazmak için aşağıdaki yorum bölümünü kullanabilirsiniz.

biz burada kalacağız arapça sözleri