11 Sure. Hûd Suresi 1. Ayet Meali, Hûd 1, 11:1. (1-2) Elif Lâm Râ. Bu Kur’an; âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi (bulunan ve her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. (De ki:) “Şüphesiz ben size O’nun tarafından Doğrudanve ilk sistemli tektanrıcılığın uygulandığını görüyoruz. Ra’nın üstün yaratıcı güç olması ve gerçek tanrının Amon-Ra olması ve diğer tanrı ve tanrıçaların ise geçmişten kalan kültler olması nedeniyle; antik Mısır inancı, özünde tek tanrılıdır. Hemophilia B is an X-linked inherited disease, mainly caused by deficiency of factor IX. Severity of the disease is manifested by the factor IX deficiency in the blood. Chetan Yadav, Diva Sharma, Neeraj Suri and Meenesh Juvekar. The Egyptian Journal of Otolaryngology 2022 38 :85. Case Report Published on: 15 July 2022. 1Elif lâm râ tilke âyâtul kitâbi ve kur ânin mubîn(mubînin). 2.Rubemâ yeveddullezîne keferû lev kânû muslimîn(muslimîne). 3.Zerhum ye kulû ve yetemetteû ve yulhihimul emelu fe sevfe ya lemûn(ya lemûne). 4.Ve mâ ehleknâ min karyetin illâ ve lehâ kitâbun ma lûm(ma lûmun). ElifLâm Ra'. 1,486 likes. içimdeki SEN gibi.. Vay Tiền Nhanh. KuranİBRÂHÎM Suresi1. Ayetiالَر كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ إِلَيْكَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِ رَبِّهِمْ إِلَى صِرَاطِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِelif lâm râelif lâm râkitâbunbir kitaptırenzelnâ-huonu indirdikileykesanali tuhrice en nâseinsanları çıkarman içinmin ez zulûmâtizulmetten, karanlıklardanilâ en nûrinurabi izniizni ilerabbi-himRab'lerininilâ sırâtıyolael azîziazîz olan, izzet sahibi olanel hamîdikendisine hamdedilen 12345>Abdulbaki GölpınarlıElif lâm râ. Bir kitaptır bu ki insanları karanlıklardan nûra çıkarman, Rablerinin izniyle üstün ve gerçekten de hamde lâyık olan Tanrı yoluna götürmen için onu sana ParlıyanElif, Lâm, Râ, Bu Kur'ân, Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, güçlü ve her övgüye layık olanın yoluna çıkarasın diye sana indirdiğimiz bir UğurElif. Lâm. Râ. Bu Kur'an, Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip ve övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir HulusiEliif, Lââm, Ra. . . Sana inzâl ettiğimiz hakikat ve Sünnetullah BİLGİsi kitap, insanları, varlıklarını meydana getiren El Esmâ bileşimlerinin elvermesi hâlinde Bi-izni Rabbihim, karanlıklardan cehaletten Nur'a ilme ve Aziyz hükmü karşı konulmaz olarak yerine gelen ve Hamiyd'in sadece kendi kendini değerlendiren yoluna çıkarman TekinElif. Lâm. Râ. Bu Kur’ân, Rabbinin iradesiyle bütün insanları inkâr, sapma ve cehalet karanlıklarından kurtarıp, hidayet, iman ve ilim aydınlığına, nura, kudretli, hükümran, övgüye ve şükre lâyık olan Allah’ın yoluna, birlikte nezaket içinde yaşama kurallarına, sevgiye dayalı kardeşliğe, hasedi, hilesi, dalaveresi, nefreti düşmanlığı olmayan örnek hayat tarzına götüren Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir Varol Elif. Lam. Ra. Bu Kur'an Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yüce ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir BulaçElif Lâm Râ. Bu bir Kitap'tır ki, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana Fikri YavuzElif, lâm, râ. Bu Kur’an öyle büyük bir kitaptır ki, insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan ayadınlığa, her şeye galip ve hamde lâyık olan Allah’ın yoluna çıkarman için onu sana BayraklıElif, lâm, râ. Bu, Rabblerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip ve övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. [238][239]Bekir Sadak1-2 Elif, Lam, Ra; Bu, Allah'in izniyle, insanlari karanliklardan aydinliga, guclu ve ovulmege layik, goklerde ve yerde olanlarin sahibi Allah'in yoluna cikarman icin, sana indirdigimiz Kitaptir. Ugrayacaklari cetin azabdan dolayi vay kafirlerin haline!Celal YıldırımElif - Lâm - Râ. Bu Kitab'ı, Rablarının izniyle, insanları karanlıklardan aydınlığa, O yegâne üstün ve övülmeğe lâyık olanın yoluna çıkarman için sana KülünkoğluElif Lâm Râ. Bu Kur'an öyle bir kitaptır ki, onu sana, Rablerinin izniyle bütün insanlığı karanlıklardan aydınlığa, O yüceler yücesinin, O her övgüye layık olan Allahın yoluna çıkarasın diye İşleri eski1-2 Elif, Lam, Ra; Bu, Allah'ın izniyle, insanları karanlıklardan aydınlığa, güçlü ve övülmeğe layık, göklerde ve yerde olanların sahibi Allah'ın yoluna çıkarman için, sana indirdiğimiz Kitaptır. Uğrayacakları çetin azabdan dolayı vay kafirlerin haline!Diyanet VakfiElif. Lâm. Râ. Bu Kur'an, Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip ve övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir Bir kitaptır. Onu sana indirdik ki, halkı Rab'lerinin izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarasın, O Güçlü ve Övgüye layık olanın yoluna. . .Elmalılı Hamdi YazırElif Lâm Râ. Bir kitab ki sana indirdik, insanları Rablarının iznile zulmetlerden nûra çıkarasın diye doğru o azîz hamîdin yoluna ki bütün izzet-ü hamd onunElmalılı sadeleştirilmişElif Lâm Râ. Bir kitap sana indirdik ki, insanları Rablerinin izni ile karanlıklardan nura çıkarasın; doğruca o yüce ve övülmeye layık olanın yoluna ki, bütün izzet ve hamd O' sadeleştirilmiş - 2Elif, Lâm, Râ. Bu Kur'ân öyle büyük bir kitaptır ki, insanları Rablerinin izni ile karanlıklardan aydınlığa, her şeye galip ve hamde lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için onu sana KuranElif, Lâm, Ra. Bu Kur'an, insanları Rabblerinin izni ile karanlıklardan aydınlığa çıkarasın, üstün iradeli ve övgüye lâyık Allah'ın yoluna iletesin diye sana indirilmiş bir OnanElif Lâm Râ. Bu bir Kitap'tır ki, rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana Basri ÇantayElif, lâm, raa. Bu bir kitabdır ki bütün insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan aydınlığa, o yegâne gaalib, hamde lâyık olan Allah ın yoluna çıkarman için onu sana indirdik. Hayrat Neşriyat Elif, Lâm, Râ. Bu öyle bir Kitabdır ki, onu sana, insanları Rablerinin izniyle zulümâttan küfür karanlıklarından nûra îmâna, Azîz kudreti dâimâ üstün gelen, Hamîd hamd edilmeye yegâne lâyık olan Allah’ın yoluna çıkarman için KesirElif, Lam, Ra. Bu, insanları Rabblarının izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarman için onu sana indirdiğimiz bir kitaptır. Aziz ve Hamid'in dosdoğru ÇelikElif, Lâm, Râ. Bu, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarmak için sana indirdiğimiz bir EsedElif Lâm Râ. Bu, Rablerinin izniyle bütün insanlığı kopkoyu karanlıklardan aydınlığa, O yüceler yücesinin, O her övgüye layık olanın yoluna çıkarasın diye sana indirdiğimiz bir vahiy, bir ilahi Nasuhi BilmenElif, Lâm, Râ. Bir kitaptır ki, bunu sana indirdik, nâsı Rablerinin izniyle karanlıklardan nûra, O azîz, Hamîdin yoluna ÖngütElif. Lâm. Râ. Bu Kur'an öyle bir kitaptır ki; Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yegâne galip ve övülmeye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için onu sana PirişElif Lâm Râ. Bu, insanları Rabb’lerinin izniyle karanlıklardan aydınlığa, Aziz ve Hamîd olanın dosdoğru yoluna çıkarman için, sana indirdiğimiz Yıldırım1-3 Elif, Lâm, Râ. Bu, Rab’lerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, azîz ve hamîd üstün kudret sahibi ve her işi övgüye lâyık olan Allah’ın yoluna, göklerde ve yerdeki her şeyin sahibinin yoluna insanları çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Kendilerini bekleyen o çetin azaptan ötürü vay o inkârcıların hallerine! Vay onlara ki, âhirete inanmalarına rağmen, bile bile dünyayı âhirete tercih ederler. İnsanları Allah yolundan çevirir de o yolu eğri büğrü göstermek isterler. İşte onlar haktan, doğru yoldan çok uzak bir sapıklık AteşElif lâm râ. Bu, Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarıp o güçlü ve övgüye lâyık olanAllâhın yoluna iletmen için sana indirdiğimiz KuranElif, Lâm, Râ. Bu bir Kitaptır ki, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarmak için onu sana ŞimşekElif lâm râ. Bu, insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan nura çıkarman ve kudreti herşeye üstün ve her türlü hamde lâyık olan Allah'ın yoluna ulaştırman için sana indirdiğimiz Nuri ÖztürkElif, Lâm, Râ. Bir kitaptır bu. Ki indirdik sana, çıkarasın diye insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan nura; Hamîd, Azîz olanın yoluna... 12345>En çok arananlar kelimelerEn çok okunan hakkında33 farklı kuran mealini aynı anda okumanızı ve kıyaslamanızı sağlar, Kuran ayetlerinin Arapçasını okunaklı şekilde sunar. Arapça okunuşlarını Türkçe seslendirme karşılığıyla birlikte görebilmenize yarar. Hepsinden önemlisi, Çok uzun çalışmalar sonucu özel olarak geliştirilmiş arama motoru ile; Tüm kuran meallerini ve arapça karşılıklarını doğru ve hızlı şekilde aramanızı sağlar. الَر كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ إِلَيْكَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِ رَبِّهِمْ إِلَى صِرَاطِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ Elif lâm râ kitâbun enzelnâhu ileyke li tuhricen nâse minez zulûmâti ilen nûri bi izni rabbihim ilâ sırâtıl azîzil hamîdhamîdi. elif lâm râ elif lâm râ kitâbun bir kitap enzelnâ-hu onu indirdik ileyke sana li tuhrice en nâse insanları çıkarman için min ez zulûmâti zulmetten, karanlıklardan ilâ en nûri nura, aydınlığa bi izni izniyle rabbi-him kendi Rab'leri, onların Rabbi ilâ sırâtı yola el azîzi azîz, üstün, izzetli el hamîdi kendisine hamdedilen Abdulbaki Gölpınarlı Elif lâm râ. Bir kitaptır bu ki insanları karanlıklardan nûra çıkarman, Rablerinin izniyle üstün ve gerçekten de hamde lâyık olan Tanrı yoluna götürmen için onu sana indirdik. Abdullah Parlıyan Elif, Lâm, Râ, Bu Kur'ân, Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, güçlü ve her övgüye layık olanın yoluna çıkarasın diye sana indirdiğimiz bir kitaptır. Adem Uğur Elif. Lâm. Râ. Bu Kur'an, Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip ve övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Ahmed Hulusi Eliif, Lââm, Ra. . . Sana inzâl ettiğimiz hakikat ve Sünnetullah BİLGİsi kitap, insanları, varlıklarını meydana getiren El Esmâ bileşimlerinin elvermesi hâlinde Bi-izni Rabbihim, karanlıklardan cehaletten Nur'a ilme ve Aziyz hükmü karşı konulmaz olarak yerine gelen ve Hamiyd'in sadece kendi kendini değerlendiren yoluna çıkarman içindir. Ahmet Tekin Elif. Lâm. Râ. Bu Kur’ân, Rabbinin iradesiyle bütün insanları inkâr, sapma ve cehalet karanlıklarından kurtarıp, hidayet, iman ve ilim aydınlığına, nura, kudretli, hükümran, övgüye ve şükre lâyık olan Allah’ın yoluna, birlikte nezaket içinde yaşama kurallarına, sevgiye dayalı kardeşliğe, hasedi, hilesi, dalaveresi, nefreti düşmanlığı olmayan örnek hayat tarzına götüren Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Ahmet Varol Elif. Lam. Ra. Bu Kur'an Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yüce ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Ali Bulaç Elif Lâm Râ. Bu bir Kitap'tır ki, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana indirdik. Ali Fikri Yavuz Elif, lâm, râ. Bu Kur’an öyle büyük bir kitaptır ki, insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan ayadınlığa, her şeye galip ve hamde lâyık olan Allah’ın yoluna çıkarman için onu sana indirdik. Ali Ünal ElifLâmRâ. Bir Kitap ki, insanları Rabbilerinin izniyle her türlü zihnî, kalbî, içtimaî, iktisadî ve siyasî vb. karanlıklardan nûra, Azîz izzet ve ululuk sahibi, her işte üstün ve mutlak galip, Hamîd hakkıyla hamde ve övgüye lâyık Olan’ın Yolu’na çıkarasın diye onu sana indirmekteyiz. Bayraktar Bayraklı Elif, lâm, râ. Bu, Rabblerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip ve övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Bekir Sadak 1-2 Elif, Lam, Ra; Bu, Allah'in izniyle, insanlari karanliklardan aydinliga, guclu ve ovulmege layik, goklerde ve yerde olanlarin sahibi Allah'in yoluna cikarman icin, sana indirdigimiz Kitaptir. Ugrayacaklari cetin azabdan dolayi vay kafirlerin haline! Celal Yıldırım Elif - Lâm - Râ. Bu Kitab'ı, Rablarının izniyle, insanları karanlıklardan aydınlığa, O yegâne üstün ve övülmeğe lâyık olanın yoluna çıkarman için sana indirdik. Cemal Külünkoğlu Elif Lâm Râ. Bu Kur'an öyle bir kitaptır ki, onu sana, Rablerinin izniyle bütün insanlığı karanlıklardan aydınlığa, O yüceler yücesinin, O her övgüye layık olan Allahın yoluna çıkarasın diye indirdik. Diyanet İşleri eski 1-2 Elif, Lam, Ra; Bu, Allah'ın izniyle, insanları karanlıklardan aydınlığa, güçlü ve övülmeğe layık, göklerde ve yerde olanların sahibi Allah'ın yoluna çıkarman için, sana indirdiğimiz Kitaptır. Uğrayacakları çetin azabdan dolayı vay kafirlerin haline! Diyanet Vakfi Elif. Lâm. Râ. Bu Kur'an, Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip ve övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Edip Yüksel A1L30R200. Bir kitaptır. Onu sana indirdik ki, halkı Rab’lerinin izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarasın, O Güçlü ve Övgüye layık olanın yoluna… Elmalılı Hamdi Yazır Elif Lâm Râ. Bir kitab ki sana indirdik, insanları Rablarının iznile zulmetlerden nûra çıkarasın diye doğru o azîz hamîdin yoluna ki bütün izzet-ü hamd onun Erhan Aktaş Elif, Lam, Ra. Bu; insanları, Rabb’lerinin izni ile karanlıklardan aydınlığa çıkarman; onları Mutlak Üstün Olan’ın Övgüye Değer Yegâne Varlık Olan’ın yoluna iletmen için sana indirdiğimiz bir Kitap’tır. Gültekin Onan Elif Lâm Râ. Bu bir Kitap'tır ki, rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana indirdik. Hakkı Yılmaz 1-3 Elif/1, Lâm/30, Râ/200. Bu Bizim, insanları Rablerinin izni/ bilgisi ile karanlıklardan aydınlığa; en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olanın, övülen, övgüye lâyık bulunanın; göklerde olan şeyler, yeryüzünde olan şeyler Kendisinin olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Ve dünya hayatını âhirete tercih eden, Allah'ın yolundan çeviren ve onun eğriliğini isteyen kâfirlerin; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden şu kimselerin, şiddetli bir azaptan dolayı vay haline! İşte bunlar, çok uzak bir sapıklık içindedirler. Harun Yıldırım Elif. Lâm. Râ. Bu Kur'an, Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip ve övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Hasan Basri Çantay Elif, lâm, raa. Bu bir kitabdır ki bütün insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan aydınlığa, o yegâne gaalib, hamde lâyık olan Allah ın yoluna çıkarman için onu sana indirdik. Hayrat Neşriyat Elif, Lâm, Râ. Bu öyle bir Kitabdır ki, onu sana, insanları Rablerinin izniyle zulümâttan küfür karanlıklarından nûra îmâna, Azîz kudreti dâimâ üstün gelen, Hamîd hamd edilmeye yegâne lâyık olan Allah’ın yoluna çıkarman için indirdik. İbni Kesir Elif, Lam, Ra. Bu, insanları Rabblarının izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarman için onu sana indirdiğimiz bir kitaptır. Aziz ve Hamid'in dosdoğru yoluna. İskender Evrenosoğlu Elif lâm râ. Rab'lerinin izni ile insanları karanlıklardan nura; Azîz, Hamîd olanın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz kitaptır. İstanbul Kuran Araştırmaları Grubu Elif, Ram, Ra. Bu bir kitaptır ki; Rabbin’in izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarasın diye onu sana indirdik. O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna. Kadri Çelik Elif, Lâm, Râ. Bu, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarmak için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Mehmet Ali Eroğlu İnsanları karanlıktan aydınlığa çıkarman için bu Kur'an “Elif, Lam, Ra” bir kitaptır. Büyük kudret ve sonsuz hamd sahibi Rabbin izniyle, onun yoluna ulaştırman içindir. Mehmet Okuyan 1-2 Elif. Lâm. Râ. Bu Kur’an, Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani güçlü, övgüye layık, göklerdekiler ve yerdekiler kendisine ait olan Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Şiddetli azaptan dolayı kâfirlerin vay hâllerine! Muhammed Celal Şems 1-2 Ben her şeyi en iyi gören Allah’ım. Bu Kitab’ı, Rablerinin emriyle insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarıp, her şeyden üstün ve her türlü hamd sahibi, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Kendisine ait olan Allah’ın yoluna getirmen için, sana indirdik. O’nu inkâr edenlerin şiddetli bir azap ile helâk olmaları mukadderdir. Muhammed Esed Elif Lâm Râ. Bu, Rablerinin izniyle bütün insanlığı kopkoyu karanlıklardan aydınlığa, O yüceler yücesinin, O her övgüye layık olanın yoluna çıkarasın diye sana indirdiğimiz bir vahiy, bir ilahi kelamdır. Mustafa Çevik Elif. Lam. Râ. Ey Peygamber! Bu Kur’an, insanlar yaratılış sebeplerini bilsin, ona uygun yaşasın, böylece karanlıklardan aydınlığa çıksın diye, yüceler yücesi ve övgüye tek layık olan Allah tarafından, kavminin konuşup anlaştıkları ve yazıştıkları dillerinin harflerinden oluşan sözlerle indirilmiştir. Mustafa İslamoğlu Elif-Lam-Ra! Bu, insanlığı, Rablerinin arzusuyla karanlıklardan aydınlığa; tüm övgülerin muhatabı olan, O her işinde mükemmel olanın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir vahiydir. Ömer Nasuhi Bilmen Elif, Lâm, Râ. Bir kitaptır ki, bunu sana indirdik, nâsı Rablerinin izniyle karanlıklardan nûra, O azîz, Hamîdin yoluna çıkarasın. Ömer Öngüt Elif. Lâm. Râ. Bu Kur'an öyle bir kitaptır ki; Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yegâne galip ve övülmeye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için onu sana indirdik. Şaban Piriş Elif Lâm Râ. Bu, insanları Rabb’lerinin izniyle karanlıklardan aydınlığa, Aziz ve Hamîd olanın dosdoğru yoluna çıkarman için, sana indirdiğimiz Kitaptır. Sadık Türkmen Elif, Lâm, Ra. SANA/SİZE bir Kitap indirdik ki; Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarasın[ız], güçlü, övgüye lâyık olanın yoluna önderlik edesin[ız]. Seyyid Kutub Elif, Lâm, Ra. Bu Kur'an, insanları Rabblerinin izni ile karanlıklardan aydınlığa çıkarasın, üstün iradeli ve övgüye lâyık Allah'ın yoluna iletesin diye sana indirilmiş bir kitaptır. Suat Yıldırım 1-3 Elif, Lâm, Râ. Bu, Rab’lerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, azîz ve hamîd üstün kudret sahibi ve her işi övgüye lâyık olan Allah’ın yoluna, göklerde ve yerdeki her şeyin sahibinin yoluna insanları çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Kendilerini bekleyen o çetin azaptan ötürü vay o inkârcıların hallerine! Vay onlara ki, âhirete inanmalarına rağmen, bile bile dünyayı âhirete tercih ederler. İnsanları Allah yolundan çevirir de o yolu eğri büğrü göstermek isterler. İşte onlar haktan, doğru yoldan çok uzak bir sapıklık içindedirler. Süleyman Ateş Elif lâm râ. Bu, Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarıp o güçlü ve övgüye lâyık olanAllâhın yoluna iletmen için sana indirdiğimiz Kitaptır. Süleymaniye Vakfı ELİF! LAM! RA! Bu, insanları Rablerinin[*1] izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarman için indirilmiş bir kitaptır. Daima üstün olanın ve her şeyi güzel yapanın yoluna. [*1] Sahiplerinin Tefhim-ul Kuran Elif, Lâm, Râ. Bu bir Kitaptır ki, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarmak için onu sana indirdik. Ümit Şimşek Elif lâm râ. Bu, insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan nura çıkarman ve kudreti herşeye üstün ve her türlü hamde lâyık olan Allah'ın yoluna ulaştırman için sana indirdiğimiz kitaptır. Yaşar Nuri Öztürk Elif, Lâm, Râ. Bir kitaptır bu. Ki indirdik sana, çıkarasın diye insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan nura; Hamîd, Azîz olanın yoluna... En üste taşıEn alta taşıBu yazarın mealini okumaya devam et Bir sureye/ayete tıkladığınızda mealler ilk başta yazar ismine göre alfabetik olarak sıralanır. Yazar isminin solundaki kutucuğu yukarı/aşağı taşıyarak sıralamayı istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz. Tarayıcınızın çerezlerini silmediğiniz sürece tercihiniz daha sonraki ziyaretlerinizde hatırlanacaktır. Ayrıca bir yazarın ismine sağ tıklayarak bu yazarın mealinin en üstte veya en altta görünmesini de sağlayabilirsiniz. Türkçe Kuran-ı Kerim 3,956 Görüntüleme Hicr Suresi – 261. Sayfa – 14. Cüzün 1. Hizbi Hicr Suresi – 262. Sayfa – 14. Cüzün 1. Hizbi Hicr Suresi – 263. Sayfa – 14. Cüzün 1. Hizbi Hicr Suresi – 264. Sayfa – 14. Cüzün 1. Hizbi Hicr Suresi – 265. Sayfa – 14. Cüzün 1. Hizbi Hicr Suresi – 266. Sayfa – 14. Cüzün 2. Hizbi Hicr Suresi Arapça ve Türkçe Oku lâm râ tilke âyâtul kitâbi ve kur’ânin mubînmubînin. yeveddullezîne keferû lev kânû muslimînmuslimîne. ye’kulû ve yetemetteû ve yulhihimul emelu fe sevfe ya’lemûnya’lemûne. mâ ehleknâ min karyetin illâ ve lehâ kitâbun ma’lûmma’lûmun. tesbiku min ummetin ecelehâ ve mâ yeste’hırûnyeste’hırune. kâlû yâ eyyuhâllezî nuzzile aleyhiz zikru, inneke le mecnûnmecnûnun. mâ te’tînâ bil melâiketi in kunte minas sâdıkînsâdıkîne. nunezzilul melâikete illâ bil hakkı ve mâ kânû izen munzarînmunzarîne. nahnu nezzelnâz zikre ve innâ lehu le hâfizûnhâfizûne. lekad erselnâ min kablike fî şiyaıl evvelînevvelîne. mâ ye’tîhim min resûlin illâ kânû bihî yestehziûnyestehziûne. neslukuhu fî kulûbil mucrimînmucrimîne. yu’minûne bihî ve kad halet sunnetul evvelînevvelîne. lev fetahnâ aleyhim bâben mines semâi fe zallû fîhi ya’rucûnya’rucûne. kâlû innemâ sukkiret ebsârunâ bel nahnu kavmun meshûrûnmeshûrûne. lekad cealnâ fîs semâi burûcen ve zeyyennâhâ lin nâzırînnâzırîne. hafıznâhâ min kulli şeytânin racîmracîmin. menisterakas sem’a fe etbeahu şihâbun mubînmubînun. arda medednâhâ ve elkaynâ fîhâ ravâsiye ve enbetnâ fîhâ min kulli şey’in mevzûnmevzûnin. cealnâ lekum fîhâ meâyişe ve men lestum lehu bi râzıkînrâzıkîne. in min şey’in illâ indenâ hazâinuhu ve mâ nunezziluhû illâ bi kaderin ma’lûmma’lûmin. erselnâr riyâha levâkıha fe enzelnâ mines semâi mâen fe eskaynâkumûhu, ve mâ entum lehu bi hâzinînhâzinîne. innâ le nahnu nuhyî ve numîtu ve nahnul vârisûnvârisûne. lekad alimnâl mustakdimîne minkum ve lekad alimnâl muste’hırînmuste’hırîne. inne rabbeke huve yahşuruhum, innehu hakîmun alîmalîmun. lekad halaknâl insâne min salsâlin min hamein mesnûnmesnûnin. cânne halaknâhu min kablu min nâris semûmsemûmi. iz kâle rabbuke lil melâiketi innî hâlikun beşeren min salsâlin min hamein mesnûnmesnûnin. izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fe kaû lehu sâcidînsâcidîne. secedel melâiketu kulluhum ecmaûnecmaûne. iblîsiblîse, ebâ en yekûne meas sâcidînsâcidîne. yâ iblîsu mâ leke ellâ tekûne meas sâcidînsâcidîne. lem ekun li escude li beşerin halaktehu min salsâlin min hamein mesnûnmesnûnin. fahruc minhâ fe inneke recîmrecîmun. inne aleykel lâ’nete ilâ yevmid dîndîni. rabbi fe enzırnî ilâ yevmi yub’asûnyub’asûne. fe inneke minel munzarînmunzarîne. yevmil vaktil ma’lûmma’lûmi. rabbi bi mâ agveytenî le uzeyyinenne lehum fîl ardı ve le ugviyennehum ecmeînecmeîne. ıbâdeke minhumul muhlasînmuhlasîne. hâzâ sırâtun aleyye mustekîmmustekîmun. ıbâdî leyse leke aleyhim sultânun illâ menittebeake minel gâvîngâvîne. inne cehenneme le mev’ıduhum ecmaînecmeîne. seb’atu ebvâbebvâbin, li kulli bâbin minhum cuz’un maksûmmaksûmun. muttekîne fî cennâtin ve uyûnuyûnin. bi selâmin âminînâminîne. neza’nâ mâ fî sudûrihim min gıllin ıhvânen alâ sururin mutekâbilînmutekâbilîne. yemessuhum fîhâ nasabun ve mâ hum minhâ bi muhracînmuhracîne. ibâdî ennî enel gafûrur rahîmrahîmu. enne azâbî huvel azâbul elîmelîmu. nebbi’hum an dayfi ibrâhîmibrâhîme. dehalû aleyhi fe kâlû selâmâselâmen, kâle innâ minkum vecilûnvecilûne. lâ tevcel innâ nubeşşiruke bi gulâmin alîmalîmin. e beşşertumûnî alâ en messeniyel kiberu fe bime tubeşşirûntubeşşirûne. beşşernâke bil hakkı fe lâ tekun minel kânıtînkânıtîne. ve men yaknetu min rahmeti rabbihî illâd dâllûndâllûne. fe mâ hatbukum eyyuhâl murselûnmurselûne. innâ ursilnâ ilâ kavmin mucrimînmucrimîne. âle lûtlûtın, innâ le muneccûhum ecmaînecmaîne. kaddernâ innehâ le minel gâbirîngâbirîne. lemmâ câe âle lûtınil murselûnmurselûne. innekum kavmun munkerûnmunkerûne. bel ci’nâke bi mâ kânû fîhi yemterûnyemterûne. eteynâke bil hakkı ve innâ le sâdikûnsâdikûne. esri bi ehlike bi kıt’ın minel leyli vettebı’ edbârahum ve lâ yeltefit minkum ehadun vamdû haysu tu’merûntu’merûne. kadaynâ ileyhi zâlikel emre enne dâbira hâulâi maktûun musbihînmusbihîne. câe ehlul medîneti yestebşirûnyestebşirûne. inne hâulâi dayfî fe lâ tefdahûni. ve lâ tuhzûni. e ve lem nenheke anil âlemînâlemîne. hâulâi benâtî in kuntum fâilînfâilîne. amruke innehum le fî sekretihim ya’mehûnya’mehûne. ehazethumus sayhatu muşrikînmuşrikîne. cealnâ âliyehâ sâfilehâ ve emternâ aleyhim hıcâraten min siccîlsiccîlin. fî zâlike le âyâtin lil mutevessimîn mutevessimîne. innehâ le bi sebîlin mukîmmukîmîn. fî zâlike le âyeten lil mu’minînmu’minîne. in kâne ashâbul eyketi le zâlimîn zâlimîne. minhum, ve innehumâ le bi imâmin mubînmubînin. lekad kezzebe ashâbul hicril murselînmurselîne. âteynâhum âyâtinâ fe kânû anhâ mu’rıdînmu’rıdîne. kânû yanhıtûne minel cibâli buyûten âminînâminîne. ehazethumus sayhatu musbıhînmusbıhîne. mâ agnâ anhum mâ kânû yeksibûnyeksibûne. mâ halaknâs semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ illâ bil hakkhakkı, ve innes sâate le âtiyetun fasfehıs safhal cemîlcemîle. rabbeke huvel hallâkul alîmalîmu. lekad âteynâke seb’an minel mesânî vel kur’ânel azîmazîme. temuddenne ayneyke ilâ mâ metta’nâ bihî ezvâcen minhum ve lâ tahzen aleyhim vahfıd cenâhake lil mu’minînmu’minîne. kul innî enen nezîrul mubînmubînu. mâ enzelnâ alâl muktesimînmuktesimîne. cealûl kur’âne ıdînıdîne. ve rabbike le nes’elennehum ecmaînecmaîne. kânû ya’melûnya’melûne. bi mâ tu’meru ve a’rıd anil muşrikînmuşrikîne. kefeynâkel mustehziînmustehziîne. yec’alûne meallâhi ilâhen âharâhara, fe sevfe ya’lemûnya’lemûne. lekad na’lemu enneke yadîku sadruke bi mâ yekûlûnyekûlûne. sebbih bi hamdi rabbike ve kun mines sâcidînsâcidîne. rabbeke hattâ ye’tiyekel yakînyakînu. 15/HİCR-1 Elif lâm râ tilke âyâtul kitâbi ve kur'ânin mubînmubînin1. Elif Lâm Râ. Bunlar, kitabın ve apaçık olan Kur'an'ın Rubemâ yeveddullezîne keferû lev kânû muslimînmuslimîne2. İnkâr edenler, "Keşke müslüman olsaydık" diye çok arzu Zerhum ye'kulû ve yetemetteû ve yulhihimul emelu fe sevfe ya'lemûnya'lemûne3. Bırak onları yesinler içsinler, yararlansınlar; emelleri onları oyalayadursun. İleride gerçeği Ve mâ ehleknâ min karyetin illâ ve lehâ kitâbun ma'lûmma'lûmun4. Helâk ettiğimiz her memleketin mutlaka bilinen bir yazısı belli vakti Mâ tesbiku min ummetin ecelehâ ve mâ yeste'hırûnyeste'hırune5. Hiçbir toplum ecelini geçemez ve ondan geri de Ve kâlû yâ eyyuhellezî nuzzile aleyhiz zikru inneke le mecnûnmecnûnun6. Dediler ki "Ey kendisine Zikir Kur'an indirilen kimse! Sen mutlaka delisin!"15/HİCR-7 Lev mâ te'tînâ bil melâiketi in kunte minas sâdıkînsâdıkîne7. "Eğer doğru söyleyenlerden isen bize melekleri getirsene!"15/HİCR-8 Mâ nunezzilul melâikete illâ bil hakkı ve mâ kânû izen munzarînmunzarîne8. Biz, melekleri ancak hak ve hikmete uygun olarak indiririz. O zaman da onlara mühlet İnnâ nahnu nezzelnez zikre ve innâ lehu le hâfizûnhâfizûne9. Şüphesiz o Zikr'i Kur'an'ı biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette Ve le kad erselnâ min kablike fî şiyaıl evvelînevvelîne10. Ey Muhammed! Andolsun, senden önceki topluluklara da peygamber Ve mâ ye'tîhim min resûlin illâ kânû bihî yestehziûnyestehziûne11. Onlar kendilerine gelen her peygamberle alay Kezâlike neslukuhu fî kulûbil mucrimînmucrimîne12. Aynı şekilde onların tutumlarına uygun olarak biz onu suçluların kalbine Lâ yu'minûne bihî ve kad halet sunnetul evvelînevvelîne13. Önceki milletlerin helâkine dair Allah'ın kanunu geçmiş iken onlar buna Kur'an'a Ve lev fetahnâ aleyhim bâben mines semâi fe zallû fîhi ya'rucûnya'rucûne14,15. Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıkmaya koyulsalar, yine "Gözlerimiz döndürüldü, biz herhâlde büyülenmiş bir toplumuz" Le kâlû innemâ sukkiret ebsârunâ bel nahnu kavmun meshûrûnmeshûrûne14,15. Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıkmaya koyulsalar, yine "Gözlerimiz döndürüldü, biz herhâlde büyülenmiş bir toplumuz" Ve le kad cealnâ fis semâi burûcen ve zeyyennâhâ lin nâzırînnâzırîne16. Andolsun, biz gökte burçlar yaptık ve onu, bakanlar için Ve hafıznâhâ min kulli şeytânin recîmrecîmin17. Onu kovulmuş her şeytandan İllâ menisterakas sem'a fe etbeahu şihâbun mubînmubînun18. Ancak kulak hırsızlığı eden olursa, onu da parlak bir ateş takip Vel arda medednâhâ ve elkaynâ fîhâ revâsiye ve enbetnâ fîhâ min kulli şey'in mevzûnmevzûnin19. Yeri de yaydık, ona sabit dağlar yerleştirdik ve orada ölçülü bir biçimde her şeyi Ve cealnâ lekum fîhâ meâyişe ve men lestum lehu bi râzıkînrâzıkîne20. Orada hem sizin için, hem de sizin rızık vermediğiniz kimseler için geçimlikler meydana Ve in min şey'in illâ indenâ hazâinuhu ve mâ nunezziluhû illâ bi kaderin ma'lûmma'lûmin21. Hiçbir şey yoktur ki hazineleri yanımızda olmasın. Biz onu ancak belli bir ölçüyle Ve erselner riyâha levâkıha fe enzelnâ mines semâi mâen fe eskaynâkumûheskaynâkumûhu, ve mâ entum lehu bi hâzinînhâzinîne22. Rüzgârları da aşılayıcı olarak gönderip yukarıdan su indirerek sizi onunla suladık. Onu toplayıp depolayan da siz Ve innâ le nahnu nuhyî ve numîtu ve nahnul vârisûnvârisûne23. Hiç şüphesiz biz diriltir, biz öldürürüz ve biz her şeye gerçek varisleriz15/HİCR-24 Ve le kad alimnel mustakdimîne minkum ve le kad alimnel muste'hırînmuste'hırîne24. Andolsun biz, sizden önce gelip geçenleri de biliriz, sonraya kalanları Ve inne rabbeke huve yahşuruhum, innehu hakîmun alîmalîmun25. Şüphesiz senin Rabbin onları diriltip bir araya getirecektir. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla Ve le kad halaknel insâne min salsâlin min hamein mesnûnmesnûnin26. Andolsun, biz insanı kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş bir balçıktan Vel cânne halaknâhu min kablu min nâris semûmsemûmi27. Cinleri de daha önce dumansız ateşten Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî hâlikun beşeren min salsâlin min hamein mesnûnmesnûnin28,29. Hani Rabbin meleklere, "Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir insan yaratacağım. Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman, onun için hemen saygı ile eğilin" Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fekaû lehu sâcidînsâcidîne28,29. Hani Rabbin meleklere, "Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir insan yaratacağım. Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman, onun için hemen saygı ile eğilin" Fe secedel melâiketu kulluhum ecmaûnecmaûne30. Bunun üzerine bütün melekler saygı ile İllâ iblîsiblîse, ebâ en yekûne meas sâcidînsâcidîne31. Ancak İblis, saygı ile eğilenlerle beraber olmaktan Kâle yâ iblîsu mâ leke ellâ tekûne meas sâcidînsâcidîne32. Allah, "Ey İblis! Saygı ile eğilenlerle beraber olmamandaki maksadın ne?" Kâle lem ekun li escude li beşerin halaktehu min salsâlin min hamein mesnûnmesnûnin33. İblis dedi ki "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş balçıktan yarattığın insan için saygı ile eğilemem."15/HİCR-34 Kâle fahruc minhâ fe inneke recîmrecîmun34,35. Allah, "Öyleyse çık oradan, çünkü sen kovuldun. Şüphesiz hesap gününe kadar lânet senin üzerinedir" Ve inne aleykel lâ'nete ilâ yevmid dîndîni34,35. Allah, "Öyleyse çık oradan, çünkü sen kovuldun. Şüphesiz hesap gününe kadar lânet senin üzerinedir" Kâle rabbi fe enzırnî ilâ yevmi yub'asûnyub'asûne36. İblis "Rabbim! Öyle ise onların tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver" Kâle fe inneke minel munzarînmunzarîne37,38. Allah da, "O hâlde, sen vakti yalnızca benim tarafımdan bilinen güne kıyamete kadar mühlet verilenlerdensin" İlâ yevmil vaktil ma'lûmma'lûmi37,38. Allah da, "O hâlde, sen vakti yalnızca benim tarafımdan bilinen güne kıyamete kadar mühlet verilenlerdensin" Kâle rabbi bi mâ agveytenî le uzeyyinenne lehum fil ardı ve le ugviyennehum ecmeînecmeîne39,40. İblis, "Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim, içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım" İllâ ıbâdeke minhumul muhlasînmuhlasîne39,40. İblis, "Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim, içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım" Kâle hâzâ sırâtun aleyye mustekîmmustekîmun41,42. Allah, "İşte bu bana ulaştıran dosdoğru yoldur. Azgınlardan sana uyanlar dışında, kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin yoktur" İnne ıbâdî leyse leke aleyhim sultânun illâ menittebeake minel gâvîngâvîne41,42. Allah, "İşte bu bana ulaştıran dosdoğru yoldur. Azgınlardan sana uyanlar dışında, kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin yoktur" Ve inne cehenneme le mev'ıduhum ecmaînecmeîne43. Şüphesiz cehennem, onların hepsinin buluşacağı Lehâ seb'atu ebvâbebvâbin, likulli bâbin minhum cuz'un maksûmmaksûmun44. Onun yedi kapısı vardır ve her kapıya onlardan bir grup İnnel muttekîne fî cennâtin ve uyûnuyûnin45. Şüphesiz Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, cennetler içinde ve pınarlar Udhulûhâ bi selâmin âminînâminîne46. Onlara, "Girin oraya esenlikle, güven içinde" Ve neza'nâ mâ fî sudûrihim min gıllin ıhvânen alâ sururin mutekâbilînmutekâbilîne47. Biz, onların kalplerindeki kini söküp attık. Artık onlar sedirler üzerinde, kardeşler olarak karşılıklı Lâ yemessuhum fîhâ nasabun ve mâ hum minhâ bi muhrecînmuhrecîne48. Onlara orada hiçbir yorgunluk dokunmaz, onlar oradan çıkarılacak da Nebbî' ibâdî ennî enel gafûrur rahîmrahîmu49,50. Ey Muhammed! Kullarıma, benim elbette çok bağışlayıcı, çok merhametli olduğumu, azabımın da elem dolu azap olduğunu haber Ve enne azâbî huvel azâbul elîmelîmu49,50. Ey Muhammed! Kullarıma, benim elbette çok bağışlayıcı, çok merhametli olduğumu, azabımın da elem dolu azap olduğunu haber Ve nebbi'hum an dayfi ibrâhîmibrâhîme51. Onlara İbrahim'in misafirlerinden de haber İz dehalû aleyhi fe kâlû selâmâselâmen, kâle innâ minkum vecilûnvecilûne52. Hani misafirler İbrahim'in yanına girmiş ve "Selâm" demişlerdi. O da, "Gerçekten biz sizden korkuyoruz" Kâlû lâ tevcel innâ nubeşşiruke bi gulâmin alîmalîmin53. Onlar, "Korkma, biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz" Kâle e beşşertumûnî alâ en messeniyel kiberu fe bime tubeşşirûntubeşşirûne54. İbrahim, "Bana yaşlılık gelip çatmış iken beni mi müjdeliyorsunuz? Bana neyi müjdeliyorsunuz?" Kâlû beşşernâke bil hakkı fe lâ tekun minel kânıtînkânıtîne55. "Biz sana gerçeği müjdeledik. Sakın ümitsizlerden olma" Kâle ve men yaknetu min rahmeti rabbihî illad dâllûndâllûne56. Dedi ki "Rabbinin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?"15/HİCR-57 Kâle fe mâ hatbukum eyyuhel murselûnmurselûne57. İbrahim, "Ey Elçiler! Göreviniz nedir?" Kâlû innâ ursilnâ ilâ kavmin mucrimînmucrimîne58. Şöyle dediler "Şüphesiz biz suçlu bir millete İllâ âle lûtlûtın, innâ le muneccûhum ecma'înecma'îne59,60. Lût'un ailesi başka Onlar suçlu değillerdir. Lût'un karısı dışında onların hepsini kurtaracağız. Biz, onun geride kalanlardan olmasını takdir İllemre'etehu kaddernâ innehâ le minel gâbirîngâbirîne59,60. Lût'un ailesi başka Onlar suçlu değillerdir. Lût'un karısı dışında onların hepsini kurtaracağız. Biz, onun geride kalanlardan olmasını takdir Fe lemmâ câe âle lûtınil murselûnmurselûne61,62. Elçiler melekler Lût'un ailesine gelince, Lût onlara, "Gerçekten siz tanınmayan kimselersiniz" Kâle innekum kavmun munkerûnmunkerûne61,62. Elçiler melekler Lût'un ailesine gelince, Lût onlara, "Gerçekten siz tanınmayan kimselersiniz" Kâlû bel ci'nâke bi mâ kânû fîhi yemterûnyemterûne63. Dediler ki "Evet, fakat biz sana kavminin şüphe etmekte olduğu azabı getirdik."15/HİCR-64 Ve eteynâke bil hakkı ve innâ le sâdikûnsâdikûne64. "Biz, sana gerçeği getirdik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz."15/HİCR-65 Fe esri bi ehlike bi kıt'ın minel leyli vettebı' edbârehum ve lâ yeltefit minkum ehadun vamdû haysu tu'merûntu'merûne65. "Gecenin bir bölümünde aile fertlerini yola çıkar, sen de arkalarından git. Hiçbiriniz arkaya bakmasın. Emrolunduğunuz yere doğru geçin gidin."15/HİCR-66 Ve kadaynâ ileyhi zâlikel emre enne dâbire hâulâi maktûun musbihînmusbihîne66. Ona şu durumu kesin olarak bildirdik "Sabaha çıkarken onların sonu kesilmiş olacak."15/HİCR-67 Ve câe ehlul medîneti yestebşirûnyestebşirûne67. Şehir halkı sevinerek Kâle inne hâulâi dayfî fe lâ tefdahûntefdahûni68. Lût, dedi ki "Şüphesiz bunlar benim misafirlerimdir. Sakın beni rezil etmeyin."15/HİCR-69 Vettekullâhe ve lâ tuhzûntuhzûni69. "Allah'a karşı gelmekten sakının, beni utandırmayın" Kâlû e ve lem nenheke anil âlemînâlemîne70. Onlar, "Biz seni insanlarla ilgilenmekten men etmemiş miydik" Kâle hâulâi benâtî in kuntum fâilînfâilîne71. Lût "İşte kızlarım. Eğer yapacaksanız onlarla evlenebilirsiniz" Le amruke innehum le fî sekretihim ya'mehûnya'mehûne72. Melekler, Lût'a "Ömrüne andolsun ki onlar şehvetten gözleri dönmüş hâlde, sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlar Bu durumda asla seni dinlemezler" Fe ehazethumus sayhatu muşrikînmuşrikîne73. Derken güneşin doğuşu sırasında, o korkunç uğultulu ses onları Fe cealnâ âliyehâ sâfilehâ ve emternâ aleyhim hıcâreten min siccîlsiccîlin74. Hemen onların altını üstüne getirdik. Üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar İnne fî zâlike le âyâtin lil mutevessimîn mutevessimîne75. Şüphesiz bunda düşünüp görebilen kimseler için ibretler Ve innehâ le bi sebîlin mukîmmukîmîn76. O şehrin kalıntıları hâlâ mevcut olan bir yol üstünde İnne fî zâlike le âyeten lil mu'minînmu'minîne77. Şüphesiz bunda inananlar için bir ibret Ve in kâne ashâbul eyketi le zâlimîn zâlimîne78. "Eyke" halkı da şüphesiz zalim Fentekamnâ minhum, ve innehumâ le bi imâmin mubînmubînin79. Onlardan da intikam aldık. İkisi de Lût kavminin yaşadığı Sodom ile Şu'ayb kavminin yaşadığı Eyke belirgin bir anayol üzerinde Ve le kad kezzebe ashâbul hıcril murselînmurselîne80. Andolsun, Hicr halkı da peygamberleri Ve âteynâhum âyâtinâ fe kânû anhâ mu'rıdînmu'rıdîne81. Biz, onlara âyetlerimizi vermiştik de onlardan yüz Ve kânû yanhıtûne minel cibâli buyûten âminînâminîne82. Onlar güven içinde dağlardan evler Fe ehazethumus sayhatu musbıhînmusbıhîne83. Onları da sabaha çıkarlarken o korkunç uğultulu ses Fe mâ agnâ anhum mâ kânû yeksibûnyeksibûne84. Kazanmakta oldukları şeyler kendilerine bir fayda Ve mâ halaknes semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ illâ bil hakkhakkı, ve innes sâate le âtiyetun fasfehıs safhal cemîlcemîle85. Biz, gökleri, yeri ve her ikisi arasında bulunanları ancak hakka ve hikmete uygun olarak yarattık. Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Sen şimdi güzel bir şekilde hoşgörü ile muamele İnne rabbeke huvel hallâkul alîmalîmu86. Şüphesiz, Rabbin hakkıyla yaratanın ve her şeyi bilenin ta Ve le kad âteynâke seb'an minel mesânî vel kur'ânel azîmazîme87. Andolsun, biz sana tekrarlanan yedi âyeti ve büyük Kur'an'ı Lâ temuddenne ayneyke ilâ mâ metta'nâ bihî ezvâcen minhum ve lâ tahzen aleyhim vahfıd cenâhake lil mu'minînmu'minîne88. Kâfirlerden bir kısmını faydalandırdığımız şeylerde sakın gözün kalmasın. Onlara karşı mahzun olma ve mü'minlere şefkat kanadını Ve kul innî enen nezîrul mubînmubînu89. De ki "Gerçekten ben, apaçık bir uyarıcıyım."15/HİCR-90 Ke mâ enzelnâ alel muktesimînmuktesimîne90. Nitekim biz kendi kitaplarını parçalara ayıranlara da kitap Ellezîne cealûl kur'âne ıdînıdîne91. Ki onlar, bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr ederek Kur'an'ı da parça parça Fe ve rabbike le nes'elennehum ecmaînecmaîne92,93. Rabbine andolsun, onların hepsine yapmakta olduklarını mutlaka Ammâ kânû ya'melûnya'melûne92,93. Rabbine andolsun, onların hepsine yapmakta olduklarını mutlaka Fasda' bi mâ tu'meru ve a'rıd anil muşrikînmuşrikîne94. Ey Muhammed! Şimdi sen, sana emrolunanı açıkça ortaya koy ve Allah'a ortak koşanlara aldırış İnnâ kefeynâkel mustehziînmustehziîne95,96. Şüphesiz biz, Allah ile beraber başka ilâh edinen alaycılara karşı sana yeteriz. İlerde Ellezîne yec'alûne meallâhi ilâhen âharâhare, fe sevfe ya'lemûnya'lemûne95,96. Şüphesiz biz, Allah ile beraber başka ilâh edinen alaycılara karşı sana yeteriz. İlerde Ve le kad na'lemu enneke yadîku sadruke bi mâ yekûlûnyekûlûne97. Andolsun, onların söyledikleri şeylerden dolayı göğsünün daraldığını Fe sebbih bi hamdi rabbike ve kun mines sâcidînsâcidîne98. O hâlde, Rabbini hamd ile tesbih et yücelt ve secde edenlerden Va'bud rabbeke hattâ ye'tiyekel yakînyakînu99. Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et. 15- Hicr Suresi Okunuşu Türkçe ve Anlamı15- Hicr Suresi Okunuşu Türkçe ve AnlamıHicr SuresiMedine’de İnmiştirأَعُوذُ بِاللهِ السَّمِيعِ الْعَلِيمِ مِنَ الشَّيْطاَنِ الرَّجِيمِ مِنْ هَمْزِهِ وَنَفْخِهِ وَنَفْثِهِبِسْمِ اللهِ الرَّحمن الرَّحِيمHİCR-1 Meâlleri Elif lâm râ tilke âyâtul kitâbi ve kur’ânin mubînmubînin. Elif, lâm, râ. İşte bunlar, Kitab’ın ve Kur’ân-ı Mübîn’in açıkça beyan edilmiş Kur’ân’ın âyetleridir. رُّبَمَا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَوْ كَانُواْ مُسْلِمِينَ ﴿٢﴾HİCR-2 Meâlleri Rubemâ yeveddullezîne keferû lev kânû muslimînmuslimîne. İhtimal ki; kâfirler “Keşke müslüman teslim olanlar olsaydık.” diye temenni edecekler. ذَرْهُمْ يَأْكُلُواْ وَيَتَمَتَّعُواْ وَيُلْهِهِمُ الأَمَلُ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ ﴿٣﴾HİCR-3 Meâlleri Zerhum ye’kulû ve yetemetteû ve yulhihimul emelu fe sevfe ya’lemûnya’lemûne. Onları terket bırak. Yesinler ve metalansınlar faydalansınlar ve emeller onları oyalasın meşgul etsin. Fakat yakında bilecekler. وَمَا أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ إِلاَّ وَلَهَا كِتَابٌ مَّعْلُومٌ ﴿٤﴾HİCR-4 Meâlleri Ve mâ ehleknâ min karyetin illâ ve lehâ kitâbun ma’lûmma’lûmun. Ve Biz hiçbir ülkeyi, onun malûm bilinen bir kitabı olmaksızın helâk etmedik. مَّا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ ﴿٥﴾HİCR-5 Meâlleri Mâ tesbiku min ummetin ecelehâ ve mâ yeste’hırûnyeste’hırune. Hiçbir ümmet, ecelini evvele alamaz ve tehir edemez geciktiremez, sonraya alamaz. وَقَالُواْ يَا أَيُّهَا الَّذِي نُزِّلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ إِنَّكَ لَمَجْنُونٌ ﴿٦﴾HİCR-6 Meâlleri Ve kâlû yâ eyyuhâllezî nuzzile aleyhiz zikru, inneke le mecnûnmecnûnun. Ve “Ey kendisine zikir indirilen! Gerçekten sen, mutlaka mecnunsun delisin.” dediler. لَّوْ مَا تَأْتِينَا بِالْمَلائِكَةِ إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ ﴿٧﴾HİCR-7 Meâlleri Lev mâ te’tînâ bil melâiketi in kunte minas sâdıkînsâdıkîne. Eğer sen sadıklardansan, bize melekleri getirmen gerekmez miydi? مَا نُنَزِّلُ الْمَلائِكَةَ إِلاَّ بِالحَقِّ وَمَا كَانُواْ إِذًا مُّنظَرِينَ ﴿٨﴾HİCR-8 Meâlleri Mâ nunezzilul melâikete illâ bil hakkı ve mâ kânû izen munzarînmunzarîne. Biz hak ile olmaksızın melekleri indirmeyiz. O taktirde onlara mühlet de zaman da verilmez. إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ ﴿٩﴾HİCR-9 Meâlleri İnnâ nahnu nezzelnâz zikre ve innâ lehu le hâfizûnhâfizûne. Muhakkak ki zikri Kur’ân-ı Kerim’i, Biz indirdik. O’nun koruyucuları da mutlaka أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ فِي شِيَعِ الأَوَّلِينَ ﴿١٠﴾HİCR-10 Meâlleri Ve lekad erselnâ min kablike fî şiyaıl evvelînevvelîne. Ve andolsun senden önce, evvelki toplumlara da resûller gönderdik. وَمَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلاَّ كَانُواْ بِهِ يَسْتَهْزِؤُونَ ﴿١١﴾HİCR-11 Meâlleri Ve mâ ye’tîhim min resûlin illâ kânû bihî yestehziûnyestehziûne. Onlara hiç bir resûl gelmedi ki; onunla alay etmiş olmasınlar. كَذَلِكَ نَسْلُكُهُ فِي قُلُوبِ الْمُجْرِمِينَ ﴿١٢﴾HİCR-12 Meâlleri Kezâlike neslukuhu fî kulûbil mucrimînmucrimîne. İşte böylece onu alay etmeyi, mücrimlerin kalplerine sokarız. لاَ يُؤْمِنُونَ بِهِ وَقَدْ خَلَتْ سُنَّةُ الأَوَّلِينَ ﴿١٣﴾HİCR-13 Meâlleri Lâ yu’minûne bihî ve kad halet sunnetul evvelînevvelîne. Evvelkilerin sünneti adeti gelip geçtiği halde onlar, ona resûle îmân فَتَحْنَا عَلَيْهِم بَابًا مِّنَ السَّمَاء فَظَلُّواْ فِيهِ يَعْرُجُونَ ﴿١٤﴾HİCR-14 Meâlleri Ve lev fetahnâ aleyhim bâben mines semâi fe zallû fîhi ya’rucûnya’rucûne. Ve onlara semadan bir kapı açsak, böylece oradan yükselseler çıksalar bile. لَقَالُواْ إِنَّمَا سُكِّرَتْ أَبْصَارُنَا بَلْ نَحْنُ قَوْمٌ مَّسْحُورُونَ ﴿١٥﴾HİCR-15 Meâlleri Le kâlû innemâ sukkiret ebsârunâ bel nahnu kavmun meshûrûnmeshûrûne. Mutlaka “Sadece gözlerimiz bağlandı engellendi, gerçeği göremiyoruz. Hayır, biz büyülenmiş bir kavimiz.” demiş olacaklar. وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِي السَّمَاء بُرُوجًا وَزَيَّنَّاهَا لِلنَّاظِرِينَ ﴿١٦﴾HİCR-16 Meâlleri Ve lekad cealnâ fîs semâi burûcen ve zeyyennâhâ lin nâzırînnâzırîne. Andolsun ki; Biz semada burçlar kıldık. Ve bakanlar için onu süsledik. وَحَفِظْنَاهَا مِن كُلِّ شَيْطَانٍ رَّجِيمٍ ﴿١٧﴾HİCR-17 Meâlleri Ve hafıznâhâ min kulli şeytânin racîmracîmin. Ve Biz, onu taşlanmış kovulmuş şeytanların hepsinden muhafaza ettik. إِلاَّ مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ مُّبِينٌ ﴿١٨﴾HİCR-18 Meâlleri İllâ menisterakas sem’a fe etbeahu şihâbun mubînmubînun. Ancak kim duyma hırsızlığı yaptıysa gaybî bilgileri çalmak istediyse, o zaman onu açıkça yakıcı bir ateş parçası takip etti. وَالأَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ وَأَنبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ شَيْءٍ مَّوْزُونٍ ﴿١٩﴾HİCR-19 Meâlleri Vel arda medednâhâ ve elkaynâ fîhâ ravâsiye ve enbetnâ fîhâ min kulli şey’in mevzûnmevzûnin. Ve yeryüzü; onu uzattık yaydık ve oraya büyük dağlar koyduk. Ve orada her şeyden bütün bitkilerden mevzun birbiriyle orantılı olarak bitkiler لَكُمْ فِيهَا مَعَايِشَ وَمَن لَّسْتُمْ لَهُ بِرَازِقِينَ ﴿٢٠﴾HİCR-20 Meâlleri Ve cealnâ lekum fîhâ meâyişe ve men lestum lehu bi râzıkînrâzıkîne. Sizin için de, sizin rızıklandırılanlar olmadığınız kimseler için de, maişetler geçim kaynakları kıldık. وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلاَّ عِندَنَا خَزَائِنُهُ وَمَا نُنَزِّلُهُ إِلاَّ بِقَدَرٍ مَّعْلُومٍ ﴿٢١﴾HİCR-21 Meâlleri Ve in min şey’in illâ indenâ hazâinuhu ve mâ nunezziluhû illâ bi kaderin ma’lûmma’lûmin. Hazinesi bizim yanımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Malûm bilinen bir kaderi takdir edilmiş miktarı olmaksızın onu indirmeyiz. وَأَرْسَلْنَا الرِّيَاحَ لَوَاقِحَ فَأَنزَلْنَا مِنَ السَّمَاء مَاء فَأَسْقَيْنَاكُمُوهُ وَمَا أَنتُمْ لَهُ بِخَازِنِينَ ﴿٢٢﴾HİCR-22 Meâlleri Ve erselnâr riyâha levâkıha fe enzelnâ mines semâi mâen fe eskaynâkumûhu, ve mâ entum lehu bi hâzinînhâzinîne. Ve Biz, rüzgârları yağmur yüklü olarak gönderdik. Böylece semadan su indirdik de, sizi onunla suladık. Ve onun suyun hazinelerini denizleri, nehirleri, toprak altı ve toprak üstü su kaynaklarını, gölleri oluşturan siz değilsiniz. وَإنَّا لَنَحْنُ نُحْيِي وَنُمِيتُ وَنَحْنُ الْوَارِثُونَ ﴿٢٣﴾HİCR-23 Meâlleri Ve innâ le nahnu nuhyî ve numîtu ve nahnul vârisûnvârisûne. Ve muhakkak ki; Biz, sadece Biz hayat veririz. Ve Biz öldürürüz. Ve varis olanlar da Biziz. وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَقْدِمِينَ مِنكُمْ وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَأْخِرِينَ ﴿٢٤﴾HİCR-24 Meâlleri Ve lekad alimnâl mustakdimîne minkum ve lekad alimnâl muste’hırînmuste’hırîne. Andolsun ki; sizden evvelkileri biliyoruz. Ve andolsun ki; sonrakileri de biliyoruz. وَإِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَحْشُرُهُمْ إِنَّهُ حَكِيمٌ عَلِيمٌ ﴿٢٥﴾HİCR-25 Meâlleri Ve inne rabbeke huve yahşuruhum, innehu hakîmun alîmalîmun. Ve muhakkak ki; senin Rabbin, O, onları haşreder huzurunda toplar. Muhakkak ki; O, Hakîm’dir, Alîm’ خَلَقْنَا الإِنسَانَ مِن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ ﴿٢٦﴾HİCR-26 Meâlleri Ve lekad halaknâl insâne min salsâlin min hamein mesnûnmesnûnin. Andolsun ki; Biz insanı, “hamein mesnûn olan salsalinden” standart insan şekli verilmiş ve organik dönüşüme uğramış salsalinden yarattık. وَالْجَآنَّ خَلَقْنَاهُ مِن قَبْلُ مِن نَّارِ السَّمُومِ ﴿٢٧﴾HİCR-27 Meâlleri Vel cânne halaknâhu min kablu min nâris semûmsemûmi. Ve cânn; onu, daha önce semûm’un ateşinden yarattık. وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي خَالِقٌ بَشَرًا مِّن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ ﴿٢٨﴾HİCR-28 Meâlleri Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî hâlikun beşeren min salsâlin min hamein mesnûnmesnûnin. Rabbin meleklere şöyle demişti “Ben mutlaka, “hamein mesnûn olan salsalin”den standart insan şekli verilmiş ve organik dönüşüme uğramış salsalinden bir beşer insan halkedeceğim.”فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِي فَقَعُواْ لَهُ سَاجِدِينَ ﴿٢٩﴾HİCR-29 Meâlleri Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fe kaû lehu sâcidînsâcidîne. Artık onu dizayn edip, içine ruhumdan üflediğim zaman, hemen ona secde ederek yere kapanın! فَسَجَدَ الْمَلآئِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ ﴿٣٠﴾HİCR-30 Meâlleri Fe secedel melâiketu kulluhum ecmaûnecmaûne. Böylece meleklerin hepsi birden, toplu olarak secde إِبْلِيسَ أَبَى أَن يَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ ﴿٣١﴾HİCR-31 Meâlleri İllâ iblîsiblîse, ebâ en yekûne meas sâcidînsâcidîne. İblis hariç. Secde edenlerle beraber olmaktan direnerek kaçındı. قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا لَكَ أَلاَّ تَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ ﴿٣٢﴾HİCR-32 Meâlleri Kâle yâ iblîsu mâ leke ellâ tekûne meas sâcidînsâcidîne. Allahû Tealâ şöyle buyurdu “Ey iblis! Sen niçin secde edenlerle beraber olmadın?” قَالَ لَمْ أَكُن لِّأَسْجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقْتَهُ مِن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ ﴿٣٣﴾HİCR-33 Meâlleri Kâle lem ekun li escude li beşerin halaktehu min salsâlin min hamein mesnûnmesnûnin. İblis “Ben, hamein mesnun standart bir şekil verilmiş, organik dönüşüme uğramış olan salsalinden halkettiğin bir beşere secde etmem eden olmam.” فَاخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ ﴿٣٤﴾HİCR-34 Meâlleri Kâle fahruc minhâ fe inneke recîmrecîmun. Allahû Tealâ şöyle buyurdu “Hemen oradan çık! Muhakkak ki; sen bu sebeple kovuldun.” وَإِنَّ عَلَيْكَ اللَّعْنَةَ إِلَى يَوْمِ الدِّينِ ﴿٣٥﴾HİCR-35 Meâlleri Ve inne aleykel lâ’nete ilâ yevmid dîndîni. Ve muhakkak ki; lânet, dîn gününe karşılıkların, ceza veya mükâfatın verildiği güne kadar senin üzerinedir. قَالَ رَبِّ فَأَنظِرْنِي إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ ﴿٣٦﴾HİCR-36 Meâlleri Kâle rabbi fe enzırnî ilâ yevmi yub’asûnyub’asûne. İblis “Rabbim, öyleyse bana beas gününe diriltilecekleri güne kadar zaman ver.” dedi. قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ الْمُنظَرِينَ ﴿٣٧﴾HİCR-37 Meâlleri Kâle fe inneke minel munzarînmunzarîne. Allahû Tealâ şöyle buyurdu “Öyleyse sen, gerçekten mühlet süre verilenlerdensin.” إِلَى يَومِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ ﴿٣٨﴾HİCR-38 Meâlleri İlâ yevmil vaktil ma’lûmma’lûmi. Malûm olan bilinen vaktin gününe kadar. قَالَ رَبِّ بِمَآ أَغْوَيْتَنِي لأُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الأَرْضِ وَلأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ ﴿٣٩﴾HİCR-39 Meâlleri Kâle rabbi bi mâ agveytenî le uzeyyinenne lehum fîl ardı ve le ugviyennehum ecmeînecmeîne. İblis şöyle dedi “Rabbim, beni azdırmandan dolayı, onlara mutlaka yeryüzünde azgınlığı süsleyeceğim ve mutlaka onların hepsini azdıracağım.”إِلاَّ عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصِينَ ﴿٤٠﴾HİCR-40 Meâlleri İllâ ıbâdeke minhumul muhlasînmuhlasîne. “Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna.”قَالَ هَذَا صِرَاطٌ عَلَيَّ مُسْتَقِيمٌ ﴿٤١﴾HİCR-41 Meâlleri Kâle hâzâ sırâtun aleyye mustekîmmustekîmun. Allahû Tealâ şöyle buyurdu “İşte bu, Bana yönlendirilmiş Bana ulaştıran yoldur.” إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ إِلاَّ مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْغَاوِينَ ﴿٤٢﴾HİCR-42 Meâlleri İnne ıbâdî leyse leke aleyhim sultânun illâ menittebeake minel gâvîngâvîne. Azgın olanlardan iğvaya düşürdüklerinden sana tâbî olan kimseler hariç, muhakkak ki; benim kullarım üzerinde senin bir sultanlığın gücün yoktur. وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ أَجْمَعِينَ ﴿٤٣﴾HİCR-43 Meâlleri Ve inne cehenneme le mev’ıduhum ecmaînecmeîne. Ve onların hepsine vaadedilen yer, elbette, mutlaka cehennemdir. لَهَا سَبْعَةُ أَبْوَابٍ لِّكُلِّ بَابٍ مِّنْهُمْ جُزْءٌ مَّقْسُومٌ ﴿٤٤﴾HİCR-44 Meâlleri Lehâ seb’atu ebvâbebvâbin, li kulli bâbin minhum cuz’un maksûmmaksûmun. Onun cehennemin 7 kapısı vardır. Her kapı için onlardan taksim edilmiş bölünmüş bir grup vardır. إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ ﴿٤٥﴾HİCR-45 Meâlleri İnnel muttekîne fî cennâtin ve uyûnuyûnin. Muhakkak ki; takva sahipleri, cennetlerin içinde ve pınarlar başındadırlar. ادْخُلُوهَا بِسَلاَمٍ آمِنِينَ ﴿٤٦﴾HİCR-46 Meâlleri Udhulûhâ bi selâmin âminînâminîne. Emin olarak, selâm ile oraya cennete girin! وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ إِخْوَانًا عَلَى سُرُرٍ مُّتَقَابِلِينَ ﴿٤٧﴾HİCR-47 Meâlleri Ve neza’nâ mâ fî sudûrihim min gıllin ıhvânen alâ sururin mutekâbilînmutekâbilîne. Ve onların göğüslerinde kinden ne varsa çekip çıkardık. Onlar, kardeş olarak karşılıklı tahtlar üzerindedirler. لاَ يَمَسُّهُمْ فِيهَا نَصَبٌ وَمَا هُم مِّنْهَا بِمُخْرَجِينَ ﴿٤٨﴾HİCR-48 Meâlleri Lâ yemessuhum fîhâ nasabun ve mâ hum minhâ bi muhracînmuhracîne. Onlara, orada bir yorgunluk dokunmaz. Ve onlar, oradan çıkarılacak عِبَادِي أَنِّي أَنَا الْغَفُورُ الرَّحِيمُ ﴿٤٩﴾HİCR-49 Meâlleri Nebbi’ ibâdî ennî enel gafûrur rahîmrahîmu. Kullarıma haber ver. Muhakkak ki; Ben Gafur’um mağfiret edenim ve Rahîm’im rahmet edenim, rahmet nuru gönderenim. وَ أَنَّ عَذَابِي هُوَ الْعَذَابُ الأَلِيمَ ﴿٥٠﴾HİCR-50 Meâlleri Ve enne azâbî huvel azâbul elîmelîmu. Ve muhakkak ki; Benim azabım; o, elîm çok acı bir azaptır. وَنَبِّئْهُمْ عَن ضَيْفِ إِ بْراَهِيمَ ﴿٥١﴾HİCR-51 Meâlleri Ve nebbi’hum an dayfi ibrâhîmibrâhîme. Ve onlara, İbrâhîm misafirlerinden haber دَخَلُواْ عَلَيْهِ فَقَالُواْ سَلامًا قَالَ إِنَّا مِنكُمْ وَجِلُونَ ﴿٥٢﴾HİCR-52 Meâlleri İz dehalû aleyhi fe kâlû selâmâselâmen, kâle innâ minkum vecilûnvecilûne. Onun yanına girdikleri zaman “Selâm olsun” dediler. İbrâhîm şöyle dedi “Gerçekten biz sizden korkuyoruz.”قَالُواْ لاَ تَوْجَلْ إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلامٍ عَلِيمٍ ﴿٥٣﴾HİCR-53 Meâlleri Kâlû lâ tevcel innâ nubeşşiruke bi gulâmin alîmalîmin. İbrâhîm misafirleri şöyle dediler “Siz korkmayın! Muhakkak ki; biz seni, bir âlim erkek çocuk ile müjdeliyoruz.”قَالَ أَبَشَّرْتُمُونِي عَلَى أَن مَّسَّنِيَ الْكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ ﴿٥٤﴾HİCR-54 Meâlleri Kâle e beşşertumûnî alâ en messeniyel kiberu fe bime tubeşşirûntubeşşirûne. “Bana ihtiyarlık gelmişken mi beni müjdeliyorsunuz? Böyleyken ne ile müjdeliyorsunuz?” dedi. قَالُواْ بَشَّرْنَاكَ بِالْحَقِّ فَلاَ تَكُن مِّنَ الْقَانِطِينَ ﴿٥٥﴾HİCR-55 Meâlleri Kâlû beşşernâke bil hakkı fe lâ tekun minel kânıtînkânıtîne. “Biz seni hak ile müjdeledik. Artık ümit kesenler’den olma.” dediler. قَالَ وَمَن يَقْنَطُ مِن رَّحْمَةِ رَبِّهِ إِلاَّ الضَّآلُّونَ ﴿٥٦﴾HİCR-56 Meâlleri Kâle ve men yaknetu min rahmeti rabbihî illâd dâllûndâllûne. “Dalâlette olanlardan başka, kim Rabbinin rahmetinden ümidini keser?” dedi. قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ ﴿٥٧﴾HİCR-57 Meâlleri Kâle fe mâ hatbukum eyyuhâl murselûnmurselûne. Şöyle dedi “Ey elçiler! Bundan sonra sizin konuşacağınız konu nedir?” قَالُواْ إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَى قَوْمٍ مُّجْرِمِينَ ﴿٥٨﴾HİCR-58 Meâlleri Kâlû innâ ursilnâ ilâ kavmin mucrimînmucrimîne. “Muhakkak ki; biz, mücrim günahkâr bir kavme gönderildik.” dediler. إِلاَّ آلَ لُوطٍ إِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ أَجْمَعِينَ ﴿٥٩﴾HİCR-59 Meâlleri İllâ âle lûtlûtın, innâ le muneccûhum ecmaînecmaîne. Lut’un ailesi hariç, muhakkak ki; Biz onların hepsini mutlaka kurtaracağız. إِلاَّ امْرَأَتَهُ قَدَّرْنَا إِنَّهَا لَمِنَ الْغَابِرِينَ ﴿٦٠﴾HİCR-60 Meâlleri İllâmraetehu kaddernâ innehâ le minel gâbirîngâbirîne. Onun hanımı kadını hariç. Çünkü onun mutlaka geride kalanlardan helâk olacaklardan olmasını takdir ettik. فَلَمَّا جَاء آلَ لُوطٍ الْمُرْسَلُونَ ﴿٦١﴾HİCR-61 Meâlleri Fe lemmâ câe âle lûtınil murselûnmurselûne. Böylece, gönderilmiş olan resûller elçiler, Lut’un ailesine geldiği zaman… قَالَ إِنَّكُمْ قَوْمٌ مُّنكَرُونَ ﴿٦٢﴾HİCR-62 Meâlleri Kâle innekum kavmun munkerûnmunkerûne. Lut şöyle dedi “Muhakkak ki; siz tanınmayan bir kavimsiniz yabancı bir topluluksunuz.”قَالُواْ بَلْ جِئْنَاكَ بِمَا كَانُواْ فِيهِ يَمْتَرُونَ ﴿٦٣﴾HİCR-63 Meâlleri Kâlû bel ci’nâke bi mâ kânû fîhi yemterûnyemterûne. “Hayır, biz, onların hakkında şüphe ettikleri şey ile sana geldik.” dediler. وَأَتَيْنَاكَ بَالْحَقِّ وَإِنَّا لَصَادِقُونَ ﴿٦٤﴾HİCR-64 Meâlleri Ve eteynâke bil hakkı ve innâ le sâdikûnsâdikûne. Ve biz sana hakkı getirdik. Ve muhakkak ki; biz sadıklarız doğru söyleyenleriz. فَأَسْرِ بِأَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِّنَ اللَّيْلِ وَاتَّبِعْ أَدْبَارَهُمْ وَلاَ يَلْتَفِتْ مِنكُمْ أَحَدٌ وَامْضُواْ حَيْثُ تُؤْمَرُونَ ﴿٦٥﴾HİCR-65 Meâlleri Fe esri bi ehlike bi kıt’ın minel leyli vettebı’ edbârahum ve lâ yeltefit minkum ehadun vamdû haysu tu’merûntu’merûne. Hemen ailenle, gecenin bir kısmında yürüyerek yola çıkın! Onların arkasından, onları takip et. Sizden hiçbiriniz arkasına dönüp bakmasın. Ve emrolunacağınız yere gidin. وَقَضَيْنَا إِلَيْهِ ذَلِكَ الأَمْرَ أَنَّ دَابِرَ هَؤُلاء مَقْطُوعٌ مُّصْبِحِينَ ﴿٦٦﴾HİCR-66 Meâlleri Ve kadaynâ ileyhi zâlikel emre enne dâbira hâulâi maktûun musbihînmusbihîne. Ve onların “arkası kesilmiş nesli tükenmiş” olarak sabahlayacakları helâk olup yok olacakları emrini, ona أَهْلُ الْمَدِينَةِ يَسْتَبْشِرُونَ ﴿٦٧﴾HİCR-67 Meâlleri Ve câe ehlul medîneti yestebşirûnyestebşirûne. Ve şehir halkı, birbirini müjdeleyerek geldi. قَالَ إِنَّ هَؤُلاء ضَيْفِي فَلاَ تَفْضَحُونِ ﴿٦٨﴾HİCR-68 Meâlleri Kâle inne hâulâi dayfî fe lâ tefdahûni. Lut şöyle dedi “Muhakkak ki; bunlar benim misafirlerimdir. Artık beni mahçup etmeyinutandırmayın.”وَاتَّقُوا اللّهَ وَلاَ تُخْزُونِ ﴿٦٩﴾HİCR-69 Meâlleri Vettekullâhe ve lâ tuhzûni. Allah’a karşı takva sahibi olun, sakının. Beni alçaltmayın rezil etmeyin. قَالُوا أَوَلَمْ نَنْهَكَ عَنِ الْعَالَمِينَ ﴿٧٠﴾HİCR-70 Meâlleri Kâlû e ve lem nenheke anil âlemînâlemîne. “Biz seni elâlemin başkalarının işine karışmaktan nehyetmedik men etmedik mi?” هَؤُلاء بَنَاتِي إِن كُنتُمْ فَاعِلِينَ ﴿٧١﴾HİCR-71 Meâlleri Kâle hâulâi benâtî in kuntum fâilînfâilîne. Şöyle dedi “Eğer düşündüğünüzü yapacaksanız işte bunlar, benim kızlarım.” لَعَمْرُكَ إِنَّهُمْ لَفِي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ ﴿٧٢﴾HİCR-72 Meâlleri Le amruke innehum le fî sekretihim ya’mehûnya’mehûne. Ömrüne andolsun ki; muhakkak ki, onlar sarhoşlukları içinde bocalıyorlardı. فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُشْرِقِينَ ﴿٧٣﴾HİCR-73 Meâlleri Fe ehazethumus sayhatu muşrikînmuşrikîne. Böylece, müşrikleri güneş doğduğu vakit orada bulunanları bir sayha korkunç bir ses dalgası aldı, عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن سِجِّيلٍ ﴿٧٤﴾HİCR-74 Meâlleri Fe cealnâ âliyehâ sâfilehâ ve emternâ aleyhim hıcâraten min siccîlsiccîlin. Böylece onun o beldenin üstünü altına getirdik. Onların üzerine siccîl’den öldürücü taşlar yağdırdık. إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَاتٍ لِّلْمُتَوَسِّمِينَ ﴿٧٥﴾HİCR-75 Meâlleri İnne fî zâlike le âyâtin lil mutevessimîn mutevessimîne. İşte bunda, ibretle izleyenler için, elbette deliller لَبِسَبِيلٍ مُّقيمٍ ﴿٧٦﴾HİCR-76 Meâlleri Ve innehâ le bi sebîlin mukîmmukîmîn. Ve muhakkak ki o gerçekten, yol üzerinde mukîmdir hâlâ durmaktadır.إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لِّلْمُؤمِنِينَ ﴿٧٧﴾HİCR-77 Meâlleri İnne fî zâlike le âyeten lil mu’minînmu’minîne. Muhakkak ki; bunda mü’minler nefslerinin kalbine îmân yazılmış olanlar için elbette deliller ibretler vardır. وَإِن كَانَ أَصْحَابُ الأَيْكَةِ لَظَالِمِينَ ﴿٧٨﴾HİCR-78 Meâlleri Ve in kâne ashâbul eyketi le zâlimîn zâlimîne. Eyke halkı da gerçekten zalim idiler. فَانتَقَمْنَا مِنْهُمْ وَإِنَّهُمَا لَبِإِمَامٍ مُّبِينٍ ﴿٧٩﴾HİCR-79 Meâlleri Fentekamnâ minhum, ve innehumâ le bi imâmin mubînmubînin. Bu sebeple onlardan da intikam aldık ve muhakkak ki; ikisi de iki şehir de gerçekten, açıkça bir rehberdir gelecek nesillere ibrettir. وَلَقَدْ كَذَّبَ أَصْحَابُ الحِجْرِ الْمُرْسَلِينَ ﴿٨٠﴾HİCR-80 Meâlleri Ve lekad kezzebe ashâbul hicril murselînmurselîne. Andolsun ki; Hicr halkı, gönderilen resûlleri yalanladı. وَآتَيْنَاهُمْ آيَاتِنَا فَكَانُواْ عَنْهَا مُعْرِضِينَ ﴿٨١﴾HİCR-81 Meâlleri Ve âteynâhum âyâtinâ fe kânû anhâ mu’rıdînmu’rıdîne. Onlara âyetlerimizi mucizelerimizi, delillerimizi verdik. Fakat onlar, ondan yüz çevirdiler. وَكَانُواْ يَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا آمِنِينَ ﴿٨٢﴾HİCR-82 Meâlleri Ve kânû yanhıtûne minel cibâli buyûten âminînâminîne. Ve onlar, dağlardan sağlamlığına güvenilir evler yontarak oyuyorlardı. فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُصْبِحِينَ ﴿٨٣﴾HİCR-83 Meâlleri Fe ehazethumus sayhatu musbıhînmusbıhîne. Böylece sabah vaktine erenleri sabaha çıkanları, bir sayha korkunç bir ses yakaladı. فَمَا أَغْنَى عَنْهُم مَّا كَانُواْ يَكْسِبُونَ ﴿٨٤﴾HİCR-84 Meâlleri Fe mâ agnâ anhum mâ kânû yeksibûnyeksibûne. Böylece, iktisab ettikleri kazanmış oldukları şeyler, onlara bir fayda vermedi. وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا إِلاَّ بِالْحَقِّ وَإِنَّ السَّاعَةَ لآتِيَةٌ فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَمِيلَ ﴿٨٥﴾HİCR-85 Meâlleri Ve mâ halaknâs semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ illâ bil hakkhakkı, ve innes sâate le âtiyetun fasfehıs safhal cemîlcemîle. Biz semaları ve yeryüzünü ve o ikisinin arasındaki şeyleri, başka bir şey için yaratmadık. Ancak hak ile yarattık. Ve muhakkak ki; o saat kıyâmet mutlaka gelecektir. Artık onlardan güzellikle yüz çevir. إِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْخَلاَّقُ الْعَلِيمُ ﴿٨٦﴾HİCR-86 Meâlleri İnne rabbeke huvel hallâkul alîmalîmu. Muhakkak ki; senin Rabbin, O; yaratan ve bilendir. وَلَقَدْ آتَيْنَاكَ سَبْعًا مِّنَ الْمَثَانِي وَالْقُرْآنَ الْعَظِيمَ ﴿٨٧﴾HİCR-87 Meâlleri Ve lekad âteynâke seb’an minel mesânî vel kur’ânel azîmazîme. Ve andolsun ki; sana mesânîikinciden 7’yi 7’liyi, 7’li olarak ve Kur’ân-ul Azîm’i verdik. لاَ تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ إِلَى مَا مَتَّعْنَا بِهِ أَزْوَاجًا مِّنْهُمْ وَلاَ تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِلْمُؤْمِنِينَ ﴿٨٨﴾HİCR-88 Meâlleri Lâ temuddenne ayneyke ilâ mâ metta’nâ bihî ezvâcen minhum ve lâ tahzen aleyhim vahfıd cenâhake lil mu’minînmu’minîne. Onlardan bir kısmına çifter çifter bol bol met’a olarak verdiğimiz şeylere gözlerini dikme. Onlar için mahzun olma. Mü’minlere kalplerine îmân yazılmış olan kimselere kanatlarını indir mutevazi ol, himaye et. وَقُلْ إِنِّي أَنَا النَّذِيرُ الْمُبِينُ ﴿٨٩﴾HİCR-89 Meâlleri Ve kul innî enen nezîrul mubînmubînu. “Ve muhakkak ki; ben apaçık uyaran, açıklayan, beyan eden bir nezirim.” de. كَمَا أَنزَلْنَا عَلَى المُقْتَسِمِينَ ﴿٩٠﴾HİCR-90 Meâlleri Ke mâ enzelnâ alâl muktesimînmuktesimîne. Muktesimlere kısım kısım ayıranlara indirdiğimiz gibi. الَّذِينَ جَعَلُوا الْقُرْآنَ عِضِينَ ﴿٩١﴾HİCR-91 Meâlleri Ellezîne cealûl kur’âne ıdînıdîne. Onlar, Kur’ân-ı Kerim’i parça parça kıldılar. فَوَرَبِّكَ لَنَسْأَلَنَّهُمْ أَجْمَعِيْنَ ﴿٩٢﴾HİCR-92 Meâlleri Fe ve rabbike le nes’elennehum ecmaînecmaîne. Artık Rabbine andolsun ki; onların hepsine mutlaka soracağız. عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿٩٣﴾HİCR-93 Meâlleri Ammâ kânû ya’melûnya’melûne. Yapmış oldukları şeylerden. فَاصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ وَأَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِكِينَ ﴿٩٤﴾HİCR-94 Meâlleri Fasda’ bi mâ tu’meru ve a’rıd anil muşrikînmuşrikîne. Artık emrolunduğun şeyi açıkça bildir. Ve müşriklerden yüz çevir. إِنَّا كَفَيْنَاكَ الْمُسْتَهْزِئِينَ ﴿٩٥﴾HİCR-95 Meâlleri İnnâ kefeynâkel mustehziînmustehziîne. Muhakkak ki; Biz, alay edenlere karşı sana kâfiyiz yeteriz. الَّذِينَ يَجْعَلُونَ مَعَ اللّهِ إِلهًا آخَرَ فَسَوْفَ يَعْمَلُونَ ﴿٩٦﴾HİCR-96 Meâlleri Ellezîne yec’alûne meallâhi ilâhen âharâhara, fe sevfe ya’lemûnya’lemûne. Allah ile beraber başka ilâh kılanlar kabul edenler, artık yakında bilecekler öğrenecekler. وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّكَ يَضِيقُ صَدْرُكَ بِمَا يَقُولُونَ ﴿٩٧﴾HİCR-97 Meâlleri Ve lekad na’lemu enneke yadîku sadruke bi mâ yekûlûnyekûlûne. Andolsun ki; Biz, onların söylediklerinden dolayı senin göğsünün daraldığını biliyoruz. فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُن مِّنَ السَّاجِدِينَ ﴿٩٨﴾HİCR-98 Meâlleri Fe sebbih bi hamdi rabbike ve kun mines sâcidînsâcidîne. Öyleyse Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol. وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ ﴿٩٩﴾HİCR-99 Meâlleri Va’bud rabbeke hattâ ye’tiyekel yakînyakînu. Ve sana “yakîn” gelinceye son yakîne, Hakk’ul yakîne, Allah’a köle olmaya ulaşıncaya kadar Rabbine kul ol!

elif lam ra kitabun enzelna